2006 yılında, henüz yörüngeye tek bir araç bile ulaştıramamış olan SpaceX, küçük bir girişim olarak NASA ile sözleşme imzaladı. Kimse bu adımın, bir gün Amerikan uzay programının bel kemiği olacağını tahmin edemezdi. Ancak bugün geldiğimiz noktada, Elon Musk’ın şirketi olmadan ne NASA ne de ABD Savunma Bakanlığı uzayda ciddi bir operasyon gerçekleştirebiliyor.
2002’de kurulan şirket, 2008’de Falcon 1 roketiyle ilk yörünge başarısını elde etti. Ardından gelen Falcon 9 serisi, 2010’da uzaya fırlatıldı ve kısa sürede hem sivil hem de askeri görevlerin vazgeçilmezi haline geldi.
Astronot Taşımada Tek Alternatif: SpaceX
Obama döneminde başlatılan ve Trump yönetimiyle ivme kazanan insanlı görevlerde, NASA astronotlarını uzaya ulaştırmak için yalnızca SpaceX’e güveniyor. 2020 yılında Crew Dragon kapsülüyle gerçekleştirilen ilk insanlı uçuş, SpaceX’in uzay yolculuğunda bir dönüm noktasıydı.
Bugün Crew Dragon kapsülleri, ISS’ye düzenli olarak astronot taşıyor. Elon Musk’ın kapsülleri devre dışı bırakabileceği yönündeki son açıklamaları ise Washington’da endişe yarattı. Her ne kadar bu açıklamalardan geri adım atılmış olsa da, sistemin tek noktaya bağımlı olması uzay güvenliği açısından ciddi bir zafiyet doğuruyor.
Boeing ve Sierra Space Yetişemiyor
NASA her ne kadar yedek planlar hazırlamış olsa da, SpaceX’in yerini doldurabilecek bir sistem henüz hazır değil. Boeing’in Starliner kapsülünde yaşanan teknik sorunlar, iki astronotun aylarca ISS’de mahsur kalmasına neden oldu. Son görev başarıyla tamamlanamadı ve bir sonraki uçuşun 2026’dan önce gerçekleşmesi beklenmiyor.
Sierra Space’in Dream Chaser aracı ise hâlâ test aşamasında. Northrop Grumman’ın Cygnus aracı yalnızca kargo taşıyabiliyor ve son görevi hasar nedeniyle iptal edildi. Tüm bu gelişmeler, NASA’nın SpaceX’e olan bağımlılığını açıkça gözler önüne seriyor.
Ay Görevleri ve ISS’nin Sonu: Yine SpaceX Sahada
NASA’nın Artemis programı kapsamında Ay’a insan taşıma hedefi de SpaceX’in omuzlarında. Starship roketiyle gerçekleştirilecek Artemis III görevi için iniş aracı SpaceX tarafından geliştiriliyor. Rakip firma Blue Origin’in aracı ise sadece Artemis V için planlanıyor.
ISS’nin 2030 yılında emekliye ayrılması sonrası yörüngeden kontrollü biçimde indirilecek olması için gereken manevra iticisini de yine SpaceX üretecek. Bu görev iptal edilirse, 400 kilometre yükseklikteki dev laboratuvarın akıbeti belirsizleşebilir.
Musk ve Pentagon: Askeri Görevlerde de Başrol
Elon Musk’ın yalnızca NASA için değil, Pentagon için de vazgeçilmez olduğu açık. SpaceX, istihbarat uyduları, gizli askeri fırlatmalar ve Starlink üzerinden sağlanan askeri internet altyapısıyla ABD’nin savunma sistemlerine entegre olmuş durumda.
Dragonfly gibi bilimsel görevler de SpaceX roketleriyle fırlatılmak üzere planlanıyor. Her ne kadar United Launch Alliance ve Blue Origin yeni roketlerini fırlatmış olsalar da, henüz SpaceX’in maliyet ve başarı oranına yaklaşabilmiş değiller.
Stratejik Tehdit: Elon Musk’ın Gücü Nerede Duruyor?
SpaceX’in hem NASA’nın hem de Pentagon’un en kritik projelerinde yer alması, Elon Musk’ı Washington için stratejik bir figür haline getiriyor. Üstelik bu güç, yalnızca teknolojik değil, politik boyutta da önemli. Son dönemde Donald Trump ile yaşadığı tartışmalar, bu bağımlılığın sadece teknik değil, siyasi kırılganlıklar da doğurabileceğini ortaya koyuyor.
Elon Musk’ın bir kararı, uzaydaki bir görevi iptal ettirebilir; bir açıklaması, ABD’nin uzay ajansını siyasi baskı altında bırakabilir. Bu da Amerika’nın en ileri teknolojik sahasında bile özel sektöre karşı kırılgan olduğunu gösteriyor.