Gazeteci Barış Terkoğlu, sosyal medya üzerinden yaptığı paylaşımla, Sabah Gazetesi’nde yayımlanan ve kamuoyunda tartışma yaratan Mehmet Akif Ersoy dosyasına dikkat çekti. Terkoğlu’nun vurgusu, haberdeki suçlamaların ayrıntılarından çok, metnin içinde özellikle parlatıldığı iddia edilen bir ismin seçilme biçimi üzerine kuruldu. Buna göre, ilgili haberde geçen Furkan T. ismi, sıradan bir ayrıntı gibi sunulmak yerine, belirgin şekilde öne çıkarıldı.
Terkoğlu, paylaşımlarında söz konusu kişinin Ankara’da, Cumhurbaşkanlığı içerisinde “kritik bir koltukta” bulunduğunu ileri sürdü. Bu değerlendirme, haberin yalnızca adli bir soruşturma çerçevesinde değil, aynı zamanda siyasal ve bürokratik güç dengeleri bakımından da okunabileceği iddiasını beraberinde getirdi. Böylece tartışma, bir isim üzerinden kurumlara uzanan ima tartışmasına dönüştü.
Sabah Gazetesi Haberinde Neler Yer Aldı
Gündeme gelen içerikte, soruşturma kapsamında tutuklandığı aktarılan gazeteci Mehmet Akif Ersoy hakkında, bir kadının ifadesinin servis edildiği belirtildi. Haberde, kadının anlatımı içinde Furkan T. adı geçiyor. İddialar, bir tanıştırılma süreci ve sonrasında yaşandığı ileri sürülen bir buluşma planına dayanıyor. Buna göre, “mekâna gidileceği” söylenen bir akşamın, daha sonra farklı bir adrese yönlendiği iddia ediliyor.
Burada kritik nokta, bu metnin bir “iddia” aktarımı olduğu ve yargısal sürecin devam ettiğinin altının çizilmesi gerektiği. Çünkü hem kişi hakları hem de masumiyet karinesi açısından, adı geçen tüm kişi ve kurumlar bakımından süreç tamamlanmadan kesin hüküm dili kullanmak doğru değil. Buna rağmen haberdeki kurgu, Terkoğlu’nun değerlendirmesine göre, özellikle Furkan T. adının öne çıkarılmasıyla farklı bir mesaj katmanı üretiyor.
Barış Terkoğlu Ne Dedi, Ne İma Etti
Barış Terkoğlu, paylaşımında haberin “magazin merakıyla” okunabileceğini; ancak asıl belirleyici unsurun, metnin satır aralarında kurulan güç mücadelesi olduğunu savundu. Terkoğlu’na göre, uyuşturucu ve cinsellik başlıkları arasında Furkan T. adının altının çizilmesi, “yapının Külliye’ye uzandığı” mesajını vermeyi hedefliyor. Bu noktada Terkoğlu, haber sonrası “hedefteki ismin görevden affını istemesi” gibi bir gelişmenin gelebileceğini öngördüğünü ifade etti.
Terkoğlu ayrıca, kamuoyunda sıkça açıklama yapan Dezenformasyonla Mücadele Merkezi’nin bu içerikle ilgili bir değerlendirme yapıp yapmayacağını sorguladı. Bu soru, tartışmayı yalnızca bir haberin içeriği olmaktan çıkarıp, kurumların kriz iletişimi ve teyit mekanizmaları eksenine taşıdı. Böylelikle gündem, “haber servisinin amacı ne” sorusuna bağlanmış oldu.
Kurumsal Sessizlik, Soruşturma Süreci ve Kamuoyu Algısı
Bu tür dosyalarda kamuoyu algısı, çoğu zaman yargı sürecinin önüne geçebiliyor. Buna karşın, adli süreçlerin kendi ritmi ve gizlilik kuralları bulunuyor. Bu nedenle, iddiaların gündemde büyümesi, hem kurumların hem de adı geçen kişilerin itibar riskini artırırken; aynı zamanda bilgi kirliliği ihtimalini de yükseltiyor.
Öte yandan, Terkoğlu’nun işaret ettiği “isim vurgusu” meselesi, medya metinlerindeki tercihlerin nasıl okunabileceğine dair ayrı bir tartışma doğurdu. Çünkü bir haberin hangi ismi nasıl vurguladığı, bazen yalnızca editoryal karar değil; bazen de kamuoyu yönlendirmesi iddiasını tetikleyen bir unsur haline gelebiliyor. Dolayısıyla dosya, adli boyutun yanında “siyasi mesaj” okumasıyla da konuşuluyor.
Gözler Resmi Açıklamalara ve Yeni Adımlara Çevrildi
Bu aşamada tartışmanın merkezinde iki soru duruyor: Birincisi, haberde öne çıkarıldığı söylenen Furkan T. ile ilgili resmi bir açıklama gelip gelmeyeceği. İkincisi ise, kurumların iddialar karşısında nasıl bir iletişim hattı kuracağı. Terkoğlu’nun gündeme getirdiği ihtimaller, önümüzdeki günlerde Ankara kulislerini ve medya gündemini hareketlendirebilir.
Buna rağmen, sağlıklı değerlendirme için yargı sürecinden gelecek somut adımların ve resmi açıklamaların izlenmesi belirleyici olacak. Çünkü iddialar ile hüküm arasında büyük fark var ve bu fark, özellikle kamuoyu baskısının yoğun olduğu dosyalarda daha da kritik hale geliyor.
