Dünyanın en tanınmış müzisyenlerinden Paul McCartney, müzik endüstrisinde giderek büyüyen yapay zeka kaynaklı telif ihlalleri sorununa güçlü bir mesaj vermek için sıra dışı bir yöntem seçti. Eski Beatle, neredeyse tamamen sessiz olan yeni kaydını, yaratıcı emeğin izinsiz kullanılması tehlikesine dikkat çekmek amacıyla yayımlanan Is This What We Want? adlı protesto albümünün B yüzüne ekledi. Bu sessiz parça, hem sembolik hem de çarpıcı bir uyarı niteliği taşıyor.
Protestonun Arka Planı: AI ve Telif Hakları Çatışması
Müzik endüstrisi son yıllarda generative AI modelleri tarafından kullanılan devasa veri havuzları nedeniyle ciddi bir mücadele veriyor. Yaratıcı içeriklerin izinsiz şekilde AI eğitimi için kullanılması, özellikle telif haklarına dayanan sektörlerde büyük tepkiye yol açtı.
Bu tepkilerin en görünür olanı ise besteci ve araştırmacı Ed Newton-Rex tarafından yürütülen kampanya oldu. Newton-Rex, hükümetin teknoloji şirketlerinin çıkarlarını sanatçıların önüne koyduğunu ve bunun yaratıcı ekosistemi tehdit ettiğini savunuyor. Paul McCartney, Kate Bush, Hans Zimmer, Sam Fender ve Pet Shop Boys gibi büyük sanatçılar da bu çağrıya destek verdi.
McCartney’nin Sessiz Parçası Ne Anlatıyor?
McCartney’nin yeni eseri, ironik bir şekilde “bonus track” ismini taşıyor ve yaklaşık iki dakika 45 saniyelik bir kayıt içeriyor. Ancak bu sürenin neredeyse tamamı tape hiss, kapı açıldığını düşündüren hafif bir gürültü ve aralıklı bir karıştırma sesi gibi minimal stüdyo atmosferlerinden oluşuyor. Parça, sanki “Müzisyenlerin sesi kısılırsa geriye sadece sessizlik kalır” mesajını veriyor.
McCartney, yaratıcı emeğin AI tarafından izinsiz kullanılmasının genç besteciler için büyük bir tehdit olduğuna dikkat çekiyor. “Eğer AI, insanların kariyer kurduğu yaratıcı alanı yok ederse bu çok üzücü olur” sözleri, tehlikenin boyutunu net biçimde ortaya koyuyor.
İngiltere Hükümeti Eleştirilerin Merkezinde
Birleşik Krallık hükümeti, text and data mining (TDM) adı altında, içerik üreticilerinin çalışmalarını AI modelleri tarafından kullanılabilir hâle getirecek bir düzenleme üzerinde çalışıyor. Bu düzenleme, telif hakları yasasında bir istisna getirerek sanatçıların eserlerini koruma mekanizmalarını zayıflatabilir.
Ayrıca, hükümetin AI şirketlerine sıcak yaklaşımı, özellikle OpenAI, Google, Anthropic ve xAI ile yapılan iş birlikleri nedeniyle sorgulanıyor. Bu teknoloji devlerinin İngiltere’de milyarlarca sterlinlik yatırımlar yapması, hükümetin dengeyi teknoloji şirketleri lehine kaydırdığı yönündeki eleştirileri güçlendiriyor.
Uluslararası Baskı ve Trump’ın Açıklamaları
Durumu daha da karmaşık hâle getiren unsur ise, ABD’den gelen baskılar. Donald Trump, diğer ülkelerin AI şirketlerine sınırlama getirmemesi gerektiğini söyleyerek telif haklarına dair katı düzenlemelere karşı çıkıyor. Bu yaklaşım, İngiltere’nin yaratıcı sektörü için önemli sonuçlar doğurabilecek uluslararası bir baskı ortamı oluşturuyor.
Sanatçılardan Güçlü Tepki: “Yaratıcılık Otomatikleştirilemez”
Kate Bush, geleceğin müziğinde sanatçıların sesinin duyulmayacağından endişe ettiğini açıkça belirtti. Besteci Max Richter ise hükümetin planlarının “yaratıcıları yoksullaştıracağını” söyleyerek tepkisini dile getirdi. Yaratıcı sektörün İngiltere ekonomisine yılda 125 milyar sterlin katkı sağladığı düşünüldüğünde, sanatçıların kaygıları yalnızca estetik değil, ekonomik bir gerçekliğe de dayanıyor.
Film yapımcısı ve telif savunucusu Beeban Kidron, hükümeti iki tarafı da memnun edemeyen belirsiz bir politika izlemekle suçluyor. Ona göre, “yaratıcıların ekonomik çıkarlarını koruma” amacı hâlâ muğlak ve yetersiz.
Hükümetten Çelişkili Mesajlar
Eleştirilere rağmen hükümet, yaratıcı sektör ile teknoloji şirketleri arasında çözüm bulacaklarını söylüyor. Bilim, İnovasyon ve Teknoloji Bakanı Liz Kendall, iki tarafın da “İngiltere’nin başarı hikâyesi” olduğunu vurguluyor. Ancak danışman kadrolarındaki bazı isimlerin geçmiş açıklamaları, telif konusunda AI şirketlerine daha yumuşak bir yaklaşım benimsendiği şüphesini artırıyor.
Hükümet sözcüsü ise McCartney’nin tepkisine karşılık, halkın ve işletmelerin çıkarlarının öncelikli olduğunu savunarak, kreatif sektörün korunacağına dair güvence vermeye çalıştı.
