Her yıl 10 Kasım sabahı, ülkenin her yerinde benzer bir his uyanır. Sokaklar aynı sokak, insanlar aynı insanlar gibi görünse de içimizde bambaşka bir şey ağırlaşır. Çünkü bugün, bir milletin kalbine kazınmış en derin vedanın günü. Mustafa Kemal Atatürk, yalnızca bir devletin kurucusu değil; bir kimliğin, bir duruşun ve bir umudun adıydı. Bu nedenle 10 Kasım, yalnızca bir anma tarihi değil, aynı zamanda bir hatırlayış ve yeniden anlamlandırma günüdür.

Bir Liderden Fazlası
Atatürk, savaşın içinden doğan bir komutandı; fakat onu gerçek anlamda büyük yapan, savaş bittikten sonra kurduğu dünyaydı. Cumhuriyet, bir milletin yalnızca esaretten değil, karanlıktan da kurtuluşuydu. Özgürlüğün, bilimin, eşitliğin ve bağımsız düşüncenin kapıları onunla birlikte açıldı.
Bugün, 10 Kasım geldiğinde, aslında bir insandan çok daha fazlasını anıyoruz. Bir yaşam biçimini, bir ilkeyi, bir ahlakı, bir hedefi…
Çünkü Atatürk, bir kez yol gösterdi ve gerisini bu millete emanet etti.
09.05’te Duran Zaman
Saatler 09.05 olduğunda, trafik ışıkları kırmızı ya da yeşil fark etmez, tüm yaşam yavaşlar. Bir anda sirenler yükselir ve ülke genelinde aynı anda, aynı ses yankılanır. Kimi gözlerini kapar, kimi başını eğerek bekler, kimi kalbinin içinden geçenle o anı anlamlandırır.
Bu sessizlik, yas tutmak için değil; minnetle durmak içindir.
Çünkü biliyoruz ki o sessizlikte:
Bir asker vatan olur,
Bir çocuk geleceğe uzanır,
Bir millet yeniden kendini görür.
Anısı Yalnızca Tarihte Değil, Günlük Hayatta
Atatürk’ü anmak, yalnızca nutuk okumak veya tören alanlarında bulunmak değildir. Onu anmak:
• Bir çocuğun eğitim hakkını savunmaktır.
• Bir gencin özgür düşünmesini desteklemektir.
• Bir kadının toplumda söz sahibi olmasını doğal kabul etmektir.
• Bir bilim insanının araştırmasına alan açmaktır.
• Bir işçinin emeğine saygı göstermektir.
Çünkü Atatürk’ün mirası, heykellerde değil, yaşama biçimindedir.

Sonsuzluk Kavşağında Bir Millet
10 Kasım 1938 sadece bir ayrılık değil, bir söz verme günüydü.
Millet, Ata’sına bakarak şu sözü verdi:
“Senin bıraktığın yol, bizim yolumuzdur.”
Ve işte o yüzden 10 Kasım, geçmişi anlatırken geleceği de işaret eder. Çünkü her yeni kuşak, onu yeniden keşfeder, yeniden sever ve yeniden omuzlarında taşır.
Bu ülkenin çocukları okullarda onun izini sürer, gençleri fikirlerinde onun ışığını taşır, yaşlıları ise onunla geçen yılları dualarla anar.
Ve her 10 Kasım’da yüreklerde aynı cümle yankılanır:
İyi ki vardın. İyi ki bu ülkeyi bize emanet ettin.
