Financial Times, Boğaziçi Üniversitesi üzerine hazırladığı kapsamlı haber analizinde, üniversitenin 2021’den bu yana Türkiye’deki kültür savaşlarının merkezi haline geldiğini vurguladı. Haberde, Boğaziçi’nde yaşanan gelişmelerin, ABD’de Donald Trump ve Macaristan’da Viktor Orbán tarafından yürütülen üniversite müdahaleleriyle benzerlik taşıdığı belirtildi.
Ünlü gazeteci John Paul Rathbone imzasıyla yayımlanan haberde, Boğaziçi Üniversitesi’nin yalnızca akademik değil, aynı zamanda siyasal ve kültürel bir cephe hattına dönüştüğü ifade edildi.
Financial Times: “Boğaziçi, Derin Kutuplaşmanın Sembolü”
Haberde, Boğaziçi Üniversitesi’nin 2021 yılında önce Prof. Dr. Melih Bulu, ardından Prof. Dr. Naci İnci’nin cumhurbaşkanı kararıyla rektör olarak atanmasıyla birlikte sert polis müdahaleleri, öğrenci gözaltıları, tutuklamalar ve görevden alınan akademisyenler ile bir kriz alanına dönüştüğü kaydedildi.
“İstanbul’un göz kamaştıran kampüsü, Türkiye’nin siyasi çatışmalarının görünür yüzüne dönüştü” ifadeleriyle tanımlanan Boğaziçi, muhafazakâr hükümetin seçkin kurumlara karşı yürüttüğü ideolojik dönüşüm çabalarının en simgesel noktalarından biri olarak öne çıktı.
Johns Hopkins Uzmanından Tespit: “Hedefteki Prestij”
Johns Hopkins Üniversitesi’nden Türkiye uzmanı Lisel Hintz, Financial Times’a yaptığı açıklamada, “Boğaziçi, Türkiye’nin en prestijli devlet üniversitelerinden biri olduğu için hedefte” dedi. Hintz’e göre hükümet, uzun süredir “engel” olarak gördüğü kurumları sistematik biçimde zayıflatmak ve ideolojik olarak yeniden şekillendirmek istiyor.
Bu yorum, yalnızca akademik özerkliğin değil, üniversite-toplum ilişkilerinin de değişim geçirdiğine işaret ediyor.
Prof. Ünal Zenginobuz: “Boğaziçi Düşmanca Ele Geçirildi”
Üniversite Senatosu üyesi ve iktisat profesörü Ünal Zenginobuz, üniversitenin mevcut durumunu şöyle özetliyor:
“Boğaziçi, hükümet tarafından düşmanca bir şekilde ele geçirildi.”
Zenginobuz, geçmişteki liberal yaklaşımlara inanmanın “naiflik” olduğunu vurgulayarak, “Hoşgörü gibi ‘pofuduk’ değerlere inandık, şimdi bunun bedelini ödüyoruz” ifadelerini kullandı.
Erdoğan: “Milletin Gerçek Değerlerine Dayanmıyor”
Financial Times, haberde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2018 yılında yaptığı bir konuşmaya da yer verdi. Erdoğan, Boğaziçi Üniversitesi’nin yeterli seviyeye ulaşamamasının nedenini “milletin gerçek değerlerine dayanmaması” olarak açıklamıştı.
Bu vurgu, üniversiteye yönelik siyasi müdahalelerin ideolojik bir motivasyona dayandığını ve hükümetin üniversite sistemini kendi dünya görüşü doğrultusunda dönüştürme çabası içinde olduğunu gözler önüne seriyor.
Öğrenciler Tepkili: “Kâğıt Bile Yetmiyor”
FT’nin haberinde öğrencilere de geniş yer verildi. UniAr memnuniyet anketleri, rektör atamalarının ardından Boğaziçi Üniversitesi’nde öğrenci memnuniyetinin sert biçimde düştüğünü ortaya koyuyor.
Bir edebiyat öğrencisi, “Felsefeye Giriş” dersinin neredeyse tamamen İslam felsefesine ayrıldığını belirterek şikâyetini şöyle dile getiriyor:
“Bu tek başına sorun değil ama dersin adı genel bir girişti. Son sınavda herkese yetecek kadar kâğıt bile yoktu.”
Adaylıklar Sembolik Mi?
Haberde ayrıca mevcut rektör Naci İnci’nin de yer aldığı 14 kişilik aday listesi üzerinden yapılan rektörlük görüşmelerine değinildi. Görüşmelerin 10’ar dakikalık kısa sunumlar halinde gerçekleştirildiği belirtilirken, Prof. Zenginobuz bu süreci şöyle yorumladı:
“Neden yaptıkları bile belli değil; çünkü kararın Saray’da alındığı açık.”
Bu yorum, rektörlük atamalarının biçimsel bir prosedüre indirgenmiş olduğunu ve akademik özerklikle bağının tamamen koptuğunu gösteriyor.
Uluslararası Kıyas: Trump, Orbán ve Seçkin Üniversiteler
FT’nin analizinde Boğaziçi krizinin yalnızca Türkiye’ye özgü olmadığı, benzer şekilde Trump’ın ABD’de, Orbán’ın Macaristan’da elit üniversiteleri hedef alarak akademik kurumları siyasi baskı altına aldığı vurgulanıyor.
Boğaziçi Üniversitesi bu bağlamda yalnızca yerel bir gerilim değil, aynı zamanda küresel muhafazakâr-popülist dalganın bir yansıması olarak değerlendiriliyor.