Diyanet İşleri Başkanlığı, geçtiğimiz hafta giyim kuşam üzerinden yaptığı tartışmalı çıkışın ardından bu kez de tatil organizasyonları üzerinden vatandaşlara uyarılarda bulundu. 81 ildeki camilerde okutulan Cuma hutbesinde, tatil tercihlerinin “Allah’ın hükümlerine aykırı” hale geldiği ifade edildi. Hutbede ayrıca, lüks ve israf içeren tatillerin “dine uygun olmadığı” vurgulandı.
Tatil Hedef Alındı: “Lüks, İsraf Ve Nefsani Arzular Zirve Yaptı”
Diyanet’in bu haftaki hutbesinde, “Müslümanın çalışması da, dinlenmesi de, tatili de, eğlenmesi de meşru, ahlaki ve helal sınırlar içerisinde olmalıdır” denilerek başlayan bölümde, günümüzde bazı tatil anlayışlarının dinî hassasiyetlerden uzaklaştığı savunuldu. Özellikle lüks yaşam biçimlerinin öne çıktığı, israfın olağanlaştığı, dini sınırların göz ardı edildiği vurgulandı.
Diyanet’e göre bazı organizasyonlar artık “Allah’ın hükümlerini hiçe sayan” bir yapıya dönüşmüş durumda. Bu tür tatillerde nefsani arzuların sınır tanımadığı, helal ve haram ayrımının gözetilmediği ifade edilerek, bu anlayışın İslam diniyle bağdaşmadığı dile getirildi.
“Tatil De Bir İbadet Olabilir” Mesajı Verildi
Hutbenin devamında, dinlenmenin gaflet ve tembellik içinde geçirilen zamanlar olmaması gerektiği belirtildi. Tatilin, “yeryüzünü dolaşarak Allah’ın kudretini tefekkür etmek, kainata ibret ve hikmetle bakmak” için bir fırsat olduğuna dikkat çekildi. Diyanet’e göre bu farkındalıkla yapılan bir tatil, sadece dinlenme değil, aynı zamanda bir ibadet ve eğitim süreci anlamına da geliyor.
Özellikle gençlere yönelik yapılan bu çağrıda, tatilin eğlenceye ve gösterişe indirgenmesinin manevi zarara yol açabileceği mesajı verildi. Tatilin yalnızca fiziksel bir dinlenme değil, ahlaki bir farkındalık süreci olduğu vurgulandı.
Geçen Hafta Kıyafetlere Müdahale Etmişti
Bu haftaki hutbe, Diyanet’in bir süredir vatandaşların özel hayatına dair söylemlerini artırdığı yönündeki tartışmaları yeniden gündeme taşıdı. Geçtiğimiz hafta “Haya ve edep” başlığıyla yayınlanan hutbede, kısa giyinmenin hayasızlık olduğu iddia edilmiş, “Allah’ın emrini ihlal edenler” ve buna sessiz kalanlar için “büyük vebal” ifadeleri kullanılmıştı.
Bu açıklamalar toplumun geniş kesimlerinden tepki çekmiş, laiklik vurgusu yapan vatandaşlar ve sivil toplum kuruluşları tarafından eleştirilmişti. Diyanet’in hutbeleri üzerinden kadınların kıyafetine karıştığı ve özel hayata müdahale ettiği yönünde görüşler kamuoyuna yansımıştı.
Vatandaşlar Tepkili: “Tatilde de mi Karışacaksınız?”
Yeni hutbe sonrasında sosyal medya üzerinden tepkiler gecikmedi. Pek çok yurttaş, “İnanç ve yaşam tercihleri arasında mesafe kalmadı” yorumlarını yaparak Diyanet’i laiklik ilkesini zedelemekle suçladı. Bazı kullanıcılar ise “Bireysel özgürlüklerimiz hutbe hutbe yok ediliyor” diyerek tepki gösterdi.
Bazı hukukçular ve akademisyenler, Diyanet’in son dönem hutbelerinde dinî sınırları aşarak sosyal hayata yön vermeye çalıştığını, bunun da anayasal laiklik anlayışıyla çeliştiğini dile getirdi.
Diyanet Sessizliğini Koruyor
Gelen eleştirilere karşılık Diyanet İşleri Başkanlığı henüz resmi bir açıklama yapmadı. Ancak kurumun yayınladığı hutbelerin içeriği, toplumsal yaşamın hemen her alanına yönelik dinî normlar getirme arayışını ortaya koyuyor. Eğitimden giyime, tatilden günlük alışkanlıklara kadar uzanan bu söylemler, kamuoyunda “Diyanet kamusal hayatı dinî kurallarla yeniden şekillendirmeye mi çalışıyor?” sorusunu gündeme getiriyor.
Laiklik Tartışmaları Yeniden Alevlendi
Uzmanlara göre, Diyanet’in hutbeleri sadece birer dini öğüt değil; aynı zamanda siyasal ve toplumsal mesajlar taşıyor. Özellikle yaz döneminde tatil hakkı, kadın kıyafetleri, yaşam tarzı gibi alanlarda yapılan çıkışların, laiklik ilkesine yönelik örtük müdahaleler içerdiği savunuluyor.
Siyasi partilerden bazıları, Diyanet’in bu söylemlerine karşı daha net bir tavır alınması gerektiğini dile getirirken, muhalif milletvekilleri konuyu Meclis gündemine taşımaya hazırlanıyor.
Anayasa Vurgusu: Diyanet Ne Kadar Yetkili?
Anayasa’ya göre Diyanet İşleri Başkanlığı, dini hizmetleri yürütmek ve toplumu dinî konularda bilgilendirmekle yükümlü. Ancak bu yetkinin toplumsal hayatı şekillendirecek şekilde genişletilmesi, hukukçular tarafından yetki aşımı olarak değerlendiriliyor. Son hutbelerin içeriği, “kişisel yaşam alanlarına doğrudan müdahale” olarak yorumlanıyor.