Londra’daki Hayward Gallery, Japon çağdaş sanatçı Yoshitomo Nara’nın 40 yılı aşkın üretimini bir araya getiren geniş kapsamlı bir sergiye ev sahipliği yapıyor. Sergi; çocukluk, öfke, yalnızlık, punk kültürü ve politik direniş temalarının iç içe geçtiği, sert ama duygusal bir evreni gözler önüne seriyor. Küçük çocuk figürlerinin göründüğü her tuvalde bir başkaldırı, bir yalnızlık ve bir samimiyet hissi var. Nara, bir çocuğun gövdesinde yetişkin bir isyanı, gitar tellerine karışan öfkeyi ve savaş karşıtı bir enerjiyi resmediyor.
Punk Ruhuyla Donatılmış Küçük Bir Kâinat
Serginin girişinde, Nara’nın adeta ruhunu yansıttığı ahşap bir kulübe yer alıyor. İçerisi boş bira kutuları, kahve fincanları ve yüzlerce karalama ile dolu. Bir köşede David Bowie ve Nick Drake’in parçaları çalıyor. Dış cephesinde ise bir çocuğun yeşil bir tarlada mutlu göründüğü bir tablo ve üzerinde kocaman harflerle yazılmış “PLACE LIKE HOME” ifadesi yer alıyor. Nara’nın müziğe olan tutkusu, serginin her köşesine sinmiş durumda.
Bu küçük ahşap yapı, sanatçının punk ruhu, bireysel yalnızlığı ve yaratma dürtüsüyle kurduğu içsel evrenin bir yansıması. Kulübenin içine ve etrafına dağılmış karalamalarda, gitar çalan çocuklar, savaş karşıtı sloganlar ve oyuncak silahlarla poz veren figürler yer alıyor. Bu görseller, sanatçının üretim sürecinin özeti gibi: kaotik, duygusal ve her zaman doğrudan.
Çocukluk Teması Üzerinden Yetişkin Dünyaya Başkaldırı
Yoshitomo Nara’nın çocuk figürleri, neşeli ya da sevimli olmaktan ziyade öfkeli, bıkkın ve zaman zaman tehlikeli. Sergideki birçok eserde çocuklar küfrediyor, sigara içiyor, gitar çalıyor ya da oyuncak silahlarla poz veriyor. Bu figürler; bir bakıma modern zamanların asi orman ruhları gibi davranıyor. Küçük bedenlerine sığmayan öfkeleriyle yalnızca kendilerini değil, izleyiciyi de dönüştürüyorlar.
Sanatçının 1990’lardan itibaren giderek sadeleşen resimlerinde, bu çocuk figürleri düz renkli arka planlar önünde beliriyor. Hiçbir detay dikkatinizi dağıtmıyor; sadece öfke, yalnızlık, hayal kırıklığı ve direnç var. Bandajlı yüzüyle mumps geçiren kız çocuğu, kedili pijamalarıyla ördek şeklindeki lazımlığa oturmuş ve izleyiciyi tersleyen bir figür, ya da sırtındaki ceketine “FUCK YOU” yazılmış bir başka çocuk… Hepsi sanatçının ruh halinin birer metaforu olarak karşımıza çıkıyor.
Fukushima Sonrası: Hayalet Gibi Çocuklar
2011’deki Fukushima nükleer felaketi, Nara’nın sanatında önemli bir kırılma noktası yaratıyor. Önceki çalışmalarındaki enerji yerini soluk, melankolik ve neredeyse silik figürlere bırakıyor. Bu dönemdeki çocuklar artık bağırmıyor; sadece oradalar… Hayalet gibi, sessiz, üzgün ve neredeyse görünmez. Sanat eleştirmenleri bu işlerin bazılarını “fazla düşünülmüş ve duygu yoksunu” bulsa da, sanatçının travmaya verdiği içsel tepki olarak yorumlanabilir.
Eleştiriler ve Tekrarlayan Estetik
Serginin en güçlü anları, Nara’nın doğrudan ve punk tavrını ortaya koyduğu eserlerde hissediliyor. Ancak sergideki bazı bölümler, özellikle büyük tuvallere ayrılmış boş alanlar ya da serpiştirilmiş seramik baş heykelleri, serginin enerjisini düşürebiliyor. Bazı eleştirmenler, sanatçının kendini tekrar etmeye başladığını ve her figürde aynı estetik yaklaşımı sürdürdüğünü öne sürüyor. Buna rağmen, Nara’nın sanatına sinmiş duygusal dürüstlük ve enerjik görsel dili bu tekrarları affettiriyor.
Sanatçıdan Açıklama Beklemeyin
Yoshitomo Nara, hiçbir zaman anlatmak istediğini açıklama ihtiyacı hisseden bir sanatçı olmadı. Resimlerinde neyi niçin yaptığını uzun uzun açıklamıyor. Onun tuvalleri, birer konuşma değil, duygu patlaması. Duvarlara yazılmış metinler gereksiz, çünkü Nara zaten müziği son ses açıyor ve mesajını çığlıkla veriyor.