Bilim insanları, insan dilinde yer alan tatlı tat reseptörünün üç boyutlu yapısını haritalandırdı. Columbia Üniversitesi ve Howard Hughes Tıp Enstitüsü’nden araştırmacılar, bu keşfin şekere olan düşkünlüğümüzü anlamada ve obeziteyle mücadelede önemli bir dönüm noktası olabileceğini söylüyor.
Tatlıyı Hisseden Reseptör Artık Haritalandı
Yapılan açıklamaya göre araştırmacılar, tatlı tatları algılayan reseptörlerin kriyo-elektron mikroskopi yöntemiyle üç boyutlu yapısını görüntülemeyi başardı. Bu yöntemle reseptörlerin elektron ışınları yardımıyla yüksek çözünürlükte yapısal detayları elde edildi. Araştırmanın sonuçları, bilim dünyasının saygın dergilerinden Cell’de yayımlandı.
Çalışmanın ortak baş yazarı Dr. Juen Zhang, “Şekerin obezitedeki rolü göz ardı edilemez. Tatlı tat reseptörünü daha yakından tanımak, şekere olan arzuyu kontrol etmenin yeni yollarını açabilir” dedi.
Şeker Arzusunun Biyolojik Kökleri
İnsan vücudu, enerjiye ihtiyaç duyduğunda doğal olarak tatlı gıdalara yönelme eğiliminde. Bu eğilimin arkasında, tatlı tadı algılayan reseptörlerin çok hassas olmayan ancak geniş yelpazede çalışan yapısı yatıyor. Bu reseptörler, farklı şeker türlerini ayırt etmek yerine genel bir tatlılık sinyali üretmek için evrimleşmiş.
Ancak yeni araştırma, bu sistemin detaylarını çözerek, tatlı ihtiyacını yapay tatlandırıcılarla baskılamaktan daha etkili çözümler üretilebileceğini gösteriyor. Şu an kullanılan yapay tatlandırıcılar, tatlı isteğini tatmin etmiyor ve tatlı arzusunu tamamen ortadan kaldıramıyor.
Sinekkapan Modeli: Tatlıya Duyarlılığın Şifresi
Araştırmada analiz edilen reseptör, iki ana parçadan oluşuyor ve sinekkapan bitkisini andıran bir bağlanma cebine sahip. Araştırmacılar bu yapının, bazı insanların tatlıya neden daha duyarlı olduğunu anlamada anahtar rol oynayabileceğini düşünüyor.
Columbia Zuckerman Enstitüsü’nden Dr. Anthony Fitzpatrick, “Bağlanma cebinin yapısını kesin olarak tanımlamak, işlevi çözmek için kritik bir adım” diyerek şunları ekledi:
“Bu bilgiyi kullanarak, reseptöre nasıl ve neden bağlanıldığını, daha etkili tatlandırıcılar veya reseptörü engelleyen moleküller nasıl geliştirebileceğimizi anlamaya başladık.”
Tatlı Reseptörü Yalnızca Ağızda Değil
Araştırmanın çarpıcı yanlarından biri de, tatlı tat reseptörlerinin yalnızca dilde değil, vücudun çeşitli bölgelerinde de bulunduğunun ortaya konması. Bu da söz konusu haritalamanın sadece damak tadı değil, metabolizma ve şeker dengesini düzenleyen süreçlerde de etkili olabileceği anlamına geliyor.
Araştırma, obeziteyle mücadeleye katkı sunabilecek daha derin bir fizyolojik anlayış geliştirmenin yolunu açıyor. Özellikle şeker tüketiminin kalp sağlığı ve karın yağlanması üzerindeki etkileri, bu yeni bilgi ışığında yeniden ele alınabilir.
Obeziteye Karşı Bilimsel Mücadelede Yeni Bir Sayfa
ABD’de her 5 çocuktan biri ve her 5 yetişkinden ikisi obeziteyle mücadele ediyor. Bu veriler, şeker tüketimiyle doğrudan ilişkili. Columbia Üniversitesi’nden araştırma teknisyeni Andrew Chang, “Bilimi insanlara yardım etmek için ileriye taşıyoruz” diyerek, bu tür araştırmaların gerçek hayata dokunan etkilerini vurguladı.