1980’lerin ev eğlence anlayışını şekillendiren Martha Stewart, bugün bile sofra kültürü ve yaratıcılık konusunda benzersiz bir referans olmayı sürdürüyor. O dönemde kimi çevreler tarafından “aşırı”, “gerçek dışı” ve “ulaşılmaz” bulunan tarifleri ve gösterişli sunumları, yıllar sonra bambaşka bir anlam kazandı. Çünkü Stewart’ın egzotik menüleri, devasa servis tabakları ve sıra dışı dekorasyon fikirleri — kimi zaman mantık sınırlarını zorlayan tavırlarıyla birlikte — evde misafir ağırlamanın eğlenceli ve özgür tarafını hatırlatıyor.
Bugün minimalizm rüzgârı hâkim olsa da Stewart’ın dünyası, ev sahipliğinin yalnızca bir görev değil; aynı zamanda bir oyun, bir hikâye ve güçlü bir yaratıcılık alanı olduğunu gösteriyor. “Goblets of borscht”, “turkey-shaped madeleines” veya su kabağı içine yerleştirilmiş dev çiçek aranjmanları… Bunların hepsi onun sofra estetiğinin bir parçasıydı ve hâlâ da konuşuluyor.
1980’lerin En Abartılı Sofra Hayali: Bir Seranın İçinde Hawaii Şöleni
Stewart’ın ilk kitabı “Entertaining”, 1982’de yayımlandığında yalnızca bir yemek kitabı değildi; bir davet felsefesi manifestosuydu. O kitapta yer alan ve artık ikonlaşmış “Hawaii konsepti”, bugün bile hayranlıkla anılıyor.
Seranın içindeki tropikal dekor, dev istiridye kabuklarında sunulan yemekler, masaya yerleştirilen mini hibachiler, kavun üzerine broş gibi takılan küçük pembe ananaslar ve tabii ki 19 kiloluk süt domuzu… Hepsi Stewart’ın kendine özgü eğlenceli vizyonunun ürünüydü.
Kitapta yer alan cümlelerden biri hâlâ kült sayılır:
“Domuz yıldız meyvesinden yapılmış bir kolye takıyordu.”
Bu yalnızca bir detay değildi; Stewart’ın “eğlenceyi ciddiye alma” konusundaki yarı-deli yarı-dahi yaklaşımının özeti gibiydi.
“Entertaining” Neden Hâlâ Büyülüyor?
Yazar Ruby Tandoh, kitabın yeniden basılması üzerine yaptığı değerlendirmede Entertaining’i “eğlence üzerine yazılmış en ilginç, en fantastik eser” olarak tanımlıyor. Çünkü Stewart yalnızca tarif vermiyor; misafir ağırlamayı bir performans sanatına dönüştürüyor.
1980’lerin sofra kültürü bugün pek çok kişi için kitsch görünse de Stewart’ın önerilerinde bir gerçek yatıyor: Eğlence eğlenceli olmalı.
- Mutfak kuralları yıkılmalı,
- Davetler sıradanlıktan çıkmalı,
- Sofra bir sahneye dönüşebilmeli.
Bu nedenle Stewart, yatak odasında minik yuvarlak masalar kurmaktan, dev bir Bermuda soğanını masa ortasına “sanat objesi” olarak koymaya kadar uzanan öneriler sunuyordu. Gereksiz, tuhaf ve hatta absürt… Ama aynı zamanda unutulmaz.
Modern Sofralar Sıkıcı mı Oldu?
Bugün evde misafir ağırlama kültürü, Stewart dönemindeki ihtişamdan çok uzak. Minimalist tabaklar, sade sunumlar, risksiz menüler ve “az ama öz” anlayışı modern ev sahibi kimliğini tanımlıyor.
Tandoh’a göre bu durum bir aşırı düzeltme hareketi:
“1980’lerin abartılarından kaçarken hayalin kendisini de kaybettik.”
Bugünün popüler yemek kültürü, Le Creuset tencereler, “samimi ama stil sahibi” sofralar ve zahmetsiz tariflerin hakimiyetinde. Oysa Stewart’ın dünyası zahmetsiz olmaktan çok uzaktı; tam tersine emek, hazırlık ve yaratıcılık gerektiriyordu. Ama aynı zamanda keyifliydi.
Eğlencenin Özü: Hayal Gücü
Stewart’ın tempura partileri, 60 kişilik omlet brunch’ları, yalnızca çorbalardan oluşan akşam yemekleri veya Rus temalı bir davete eşlik eden balalayka müziği… Bunların hiçbiri mantıkla açıklanamaz ama hepsi gülümsetir.
İşte tam da bu nedenle birçoğu için Entertaining, bir tarif kitabından ziyade bir hayal dünyasının kapısıdır. Tandoh, kitabı “muhtemelen asla yemek yapmayacağım ama sürekli başkalarına önerdiğim bir başyapıt” olarak tanımlıyor.
Kitabın Yeniden Basılması: Yeni Kuşak İçin Bir Davet
43 yıl sonra Entertaining yeniden yayımlandı ve genç kuşaklar için adeta bir yaratıcılık dersi olarak geri döndü. İçinde hâlâ şu cümleler var:
“Geriye kalan 100 ıstakozu pişirin.”
Bu satır, hem kitabın hem de Stewart’ın ruhunu özetliyor: Abartı, mizah, gösteriş ve keyif… hepsi bir arada.
