İngiltere ekonomisi, büyümeye devam etmesine rağmen yüksek enflasyon, rekor düzeydeki yüksek borç seviyesi ve düşük verimlilik artışı gibi yapısal sorunlar nedeniyle derin bir ikilemin içine girmiş durumda. New York Times‘ın analizine göre, bu durum ülkeyi bir dönüm noktasına getirdi. Uzmanlar, hükümetin acı reçeteden kaçamayacağını ve Maliye Bakanı Rachel Reeves‘in yakında halktan yeni vergiler kapsamında büyük bir “fedakârlık” isteyeceğini öngörüyor.
Harekete Geçmemenin Yüksek Maliyeti ve Reeves’in Siyasi Kararlılığı
İngiltere açısından, düşük verimlilik artışı, tatmin edici olmayan yaşam standartları ve zayıf yatırımlar, ülkenin mali yapısını sürdürülemez hale getirdi. Ekonomistler, politikacıların artık popüler olmayan kararlar alması gerektiğini vurguluyor. Ulusal Ekonomik ve Sosyal Araştırma Enstitüsü (NIESR) ekonomisti Benjamin Caswell, bu durumu şu sözlerle özetledi: “Şu anda harekete geçmemenin maliyeti oldukça yüksek.”
Maliye Bakanı Rachel Reeves, ikinci yıllık bütçesini açıklamadan yalnızca üç hafta önce yaptığı beklenmedik bir konuşmada, siyasi kaygılarla değil, “ulusal çıkarlar” doğrultusunda hareket edeceğini belirterek sert kararlara zemin hazırladı. Reeves, “Politik rahatlığa kapılmam, her zaman popüler olanı değil, doğru olanı yapmam gerekiyor” diyerek, yaklaşan vergi artışı veya harcama kesintisi kararlarının kaçınılmaz olduğunu ima etti.
Seçim Vaadi Tehlikede: Yeni Vergiler Tek Çıkış Yolu mu?
Yaklaşan bütçede, Reeves’in kendi koyduğu borcu düşürme hedeflerine bağlı kalabilmek için ya vergileri artırması ya da harcamaları kısmak zorunda kalması bekleniyor. Daha önce Ulusal Sağlık Servisi’ne (NHS) daha fazla bütçe ayıran ve kamu çalışanlarının maaşlarını artıran bakan için, vergileri artırmak şu an için tek çıkış yolu gibi görünüyor. Ancak, İşçi Partisi, geçen yıl iktidara gelmeden önce “çalışan kesimlere yeni vergi getirilmeyeceği” sözünü vermişti. Bu vaadin bozulması, birçok seçmeni öfkelendirebilir ve muhalefetin eline koz verebilir.
NIESR ve Resolution Foundation gibi önde gelen düşünce kuruluşlarının Reeves’e gelir vergisini artırma çağrısında bulunması, popüler olmayan kararın finansal uzmanlar tarafından ne denli gerekli görüldüğünü kanıtlıyor. Reeves, gelir vergisini artırmaktan kaçınırsa, miras vergisi veya sermaye kazancı vergisi gibi daha sınırlı hedefleri olan bir plana odaklanmayı seçebilir. Ancak bu strateji, finans piyasalarında hükümetin güvenilirliğini zedeleme riski taşıyor.
Büyümeye Rağmen Oturmayan Sistem ve Faiz Kararı
İngiltere, G7 ülkeleri arasında ABD’den sonra en hızlı büyüyen ekonomi olması beklense de, bu büyüme mali sistemi sürdürülebilir kılmaya yetmedi. Çiftçilere ve varlıklı yabancılara getirilen ek vergiler, yüksek refah ve borç seviyelerini karşılamada yetersiz kaldı. Sonuç olarak, Reeves’in ay sonunda halktan daha fazla fedakârlık isteyeceği öngörülüyor.
Öte yandan, İngiltere Merkez Bankası (Bank of England) Perşembe günü zorlu bir karar alarak faiz oranlarını yüzde 4 seviyesinde sabit tuttu. Bu karar, bankanın son dönemdeki düzenli faiz indirim serisini bozmuş oldu. Gerekçe, inatçı bir şekilde yüksek seyreden enflasyon. Merkez Bankası Başkanı Andrew Bailey, “Enflasyonun kalıcı olarak aşağı yönlü bir seyir izlediğinden emin olmamız gerekiyor,” diyerek, bu eminlik sağlanmadan faiz oranlarını tekrar düşürmeyeceklerini açıkladı.
Büyüme Tahminlerinde Düşüş ve Mali Sürdürülebilirlik
Reeves’in ek kaynak arayışının arkasındaki bir diğer önemli neden, ülkenin bağımsız mali analiz kurumu olan Bütçe Sorumluluk Ofisi (OBR)‘nin, İngiltere’nin üretkenlik artışı tahminlerini yıllık %1’in altına indirme beklentisidir. Bu düşüş, ekonominin genel büyüme hızının daha düşük olacağı ve borç yükünün azaltılmasının zorlaşacağı anlamına geliyor. Nitekim, OBR ekonomistlerinin bu revizyonla birlikte daha temkinli ve gerçekçi bir görünüm ortaya koyması bekleniyor.
Benjamin Caswell, İngiliz ekonomisine yönelik değerlendirmesini sonlandırırken şu uyarıyı tekrarladı: “Birleşik Krallık kamu maliyesi sürdürülebilir bir temelde değil. İnandırıcı bir mali konsolidasyon yapılması gerekiyor. Pandeminin üzerinden beş yıl geçti. Artık borç oranını düşürmeyi ciddi şekilde düşünmenin zamanı geldi.”
