Bilim insanları, Dünya dışı yaşam arayışında gözlerini bu kez kendi Güneş sistemimize çevirdi.
Yeni araştırmalar, Satürn’ün altıncı büyük uydusu Enceladus’un, yaşam için gerekli koşullara sahip olabileceğini ortaya koydu.
Uydudan yayılan karbon bazlı bileşiklerin çeşitliliği, Enceladus’u “Dünya dışı yaşamın en yakın adayı” haline getiriyor.
Yaşam İçin Gerekli Koşullar: Su, Enerji ve Organik Moleküller
Fransa Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi’nden (CNRS) Dr. Caroline Freissinet, Enceladus’un “yaşamın evrimleşmesi ve gelişmesi için gerekli tüm koşullara aynı anda sahip olduğunu” vurguladı.
Uyduda, karmaşık organik moleküller, sıvı halde derin bir okyanus, ve hidrotermal bacalar bulunduğuna inanılıyor.
Bu bacalar, okyanusun enerji kaynağını oluşturuyor ve yaşam için gereken pH, sıcaklık ve tuzluluk değerlerinin Dünya’daki okyanuslara benzer düzeyde olduğu düşünülüyor.
“Enceladus’ta yaşam için gerekli tüm bileşenler bir arada. Bu nedenle yaşamın izlerini burada bulmak, evrende yalnız olmadığımızı gösterebilir,” diyor Dr. Freissinet.
Gözler Uzak Yıldızlarda Değil, Kendi Arka Bahçemizde
Bilim insanları yıllardır dış gezegenlerde (exoplanet) yaşam arayışını sürdürüyor. Ancak Freissinet’e göre bu yöntem hem zor hem de sınırlı.
Yaşam belirtilerini, yalnızca gezegenin atmosferindeki kimyasal değişikliklerden saptamak mümkün.
“Yaşamın varlığını görmek için tüm gezegenin kimyasının değişmiş olması gerekiyor. Küçük yerel yaşam alanlarını bu yöntemle tespit edemeyiz,” açıklamasını yaptı.
Ayrıca uzak gezegenlerin geçmişine dair bilgi elde etmek de mümkün değil:
“Bir exoplanet üzerinde geçmiş yaşamı arayamazsınız,” diyen Freissinet, bu nedenle yakın gök cisimlerine odaklanmanın çok daha verimli olduğunu savunuyor.
Enceladus’a Giden Yol: NASA ve ESA Görevleri Yolda
NASA ve Avrupa Uzay Ajansı (ESA), Enceladus’a yönelik yeni görevler planlıyor.
Bu görevlerde Freissinet ve ekibi, uydunun buz kabuğundan fışkıran gazları analiz edecek özel sensörler üzerinde çalışıyor.
Ama Enceladus yalnız değil: Bilim insanlarına göre Jüpiter’in uydusu Europa da, buz tabakasının altında bir okyanus barındırdığı için yaşam için en güçlü adaylardan biri.
“Benim için Güneş sisteminde yaşam arayışının iki en güçlü noktası Enceladus ve Europa’dır,” diyor Freissinet.
Bilim İnsanları: “Evreni Anlamak İçin Önce Komşularımıza Bakmalıyız”
SETI Enstitüsü’nden Dr. Nathalie Cabrol, uzak gezegenlerdeki araştırmaların hâlâ erken aşamada olduğunu hatırlatıyor.
“Exoplanet’lerin çevresi hakkında çok az şey biliyoruz. Buna karşın Enceladus gibi yakın cisimleri yerinde inceleyebiliyoruz,” diyor Cabrol.
ESA Güneş Sistemi Araştırmaları Bölümü Başkanı Dr. Jörn Helbert ise bu keşiflerin, evrenin tamamı için dönüm noktası olabileceğini savunuyor:
“Enceladus, yaşam için gereken tüm sinyalleri gösteriyor. Eğer burada yaşam bulursak, evrenin diğer bölgelerinde de olasılıklar katlanarak artar.”
Helbert, aksi bir sonucun da bilimsel açıdan devrim yaratabileceğini belirtiyor:
“Tüm koşullar mevcut olmasına rağmen yaşam bulamazsak, o zaman ‘yaşanabilirlik’ kavramını yeniden tanımlamamız gerekir.”
“Yaşam Başka Bir Yerde Varsa, Evrenin Her Yerindedir”
Dr. Freissinet, Enceladus’ta olası yaşamın, sadece bilimsel değil felsefi anlamda da büyük sonuçlar doğuracağını vurguluyor:
“Eğer Güneş sisteminde başka bir yerde yaşam bulursak, bu rastlantı değildir.
Bu, yaşamın evrenin doğal bir sonucu olduğunu kanıtlar.
Yani yalnız değiliz — sadece henüz komşularımızla tanışmadık.”