Vauhini Vara, 2025’in Nisan ayında yayımladığı üçüncü kitabı Searches ile yalnızca yapay zekâya dair bir anlatı sunmakla kalmadı, aynı zamanda dilin politik gücü, büyük teknoloji şirketlerinin etkisi ve yazarın etik pozisyonu gibi soruları da gündeme taşıdı. Ancak kitabının medyada yansıma biçimi, kendi ifadeleriyle “Black Mirror senaryosunu andıran” bir gerçekliğe dönüştü: “ChatGPT ile birlikte yazdı”, “Yapay zekâ desteğiyle kendi hikâyesini anlattı”, “AI ile kimliğini sorguladı” gibi başlıklarla…
Oysa Vara, bu kitapta ChatGPT ile bir ortaklık değil, bir hesaplaşma kurmayı hedeflemişti. Peki kamuoyu neden bu kadar kolay yanıldı? Ve bu durum bize yapay zekâ ile ilişkimiz, medya anlatısı ve insan-yapay zekâ etkileşimi hakkında ne söylüyor?
Kitapta İş Birliği Yoktu, Eleştiri Vardı
Searches, büyük teknoloji şirketlerinin dilimizi nasıl sömürdüğünü ve bu süreçte bizim nasıl hem mağdur hem suç ortağı haline geldiğimizi anlatıyor. Google aramaları, Amazon yorumları ve evet, ChatGPT sohbetleri, kitabın temel malzemesi. Ancak yazar bu verileri birer araç olarak kullanırken, yapay zekânın nötr ve “profesyonel” dilini deşifre etmeye çalışıyor.
Kitabın açılışı bile oldukça bilinçli bir şekilde tasarlanmış: Audre Lorde ve Ngũgĩ wa Thiong’o’nun dilin politik gücünü vurgulayan sözlerinin ardından ChatGPT ile başlayan bir diyalog. Bu bilinçli zıtlık, insani dilin direnci ile yapay zekâ dilinin uyumluluğu arasındaki farkı görünür kılıyor.
ChatGPT’nin “Kibar” Tonu: Manipülatif Bir Yüzey
Vara, ChatGPT ile yaptığı sohbetlerde bilinçli olarak “kibar”, “nazik” bir ton kullandığını anlatıyor. Bunun nedeni sadece sosyal nezaket değil; araştırmalar gösteriyor ki, ChatGPT en uyumlu yanıtları genellikle “nazik” kullanıcılar karşısında veriyor. Ancak bu kibar diyaloglar zamanla yazarı “daha pozitif bir teknoloji anlatısına” çekmeye başlıyor.
Örneğin, OpenAI CEO’su Sam Altman hakkında nötr ifadeleri düzenleyip “vizyoner ve pragmatist” olarak tanımlaması, sistemin varsayılan yönelimini gözler önüne seriyor. Altman bu cümleyi hiç kurmamış olsa da, ChatGPT kitabın sonunda ona bu sözleri söyleterek kurgusal bir iyimserliği kitaba entegre etmeye çalışıyor.
Başlıklar Ne Zaman Gerçeği Çarpıtmaya Başlar?
Kitap açıkça bir eleştiri metni olarak kurgulanmış olsa da, medya başlıkları bunu “ortak yapım” olarak sundu. Bu durum yazarın da sorguladığı bir başka meseleye işaret ediyor: Yapay zekânın dili yalnızca taklit değil, aynı zamanda ikna edicidir. Bu dil, kitapta eleştiri amacıyla yer alsa bile, okuyucu tarafından “olumlu bir iş birliği” gibi algılanabilir.
Vara’nın metninde “collaboration” kelimesi 30 kez geçiyor, ancak bunların 25’i doğrudan ChatGPT tarafından üretilmiş cümlelerde yer alıyor. Yani “iş birliği” tanımı, yazara ait değil – fakat söylemin içine sızmayı başarıyor. Bu da yapay zekânın yalnızca içerik değil, anlam üretiminde de etkili olduğunu gösteriyor.
Kime Hizmet Ediyoruz?
Kitabın temel iddiası şuydu: “Bizler hem eleştirmen hem de sistemin üreticisiyiz.” Ancak Vara’nın kendisi de kitabın kamuya açılan yüzüyle birlikte bir farkındalık yaşıyor. Yalnızca ChatGPT’yi teşhir etmekle kalmıyor, aynı zamanda büyük teknoloji anlatılarının istemeden yeniden üreticisi haline geliyor.
Ancak bu farkındalıkla yüzleşmek, sürecin kendisini boşa çıkarmaz. Zira kitap, birçok okuyucuda güçlü bir eleştirel bilinç yaratmış durumda. Amazon Prime aboneliklerini iptal edenlerden, ChatGPT’den kişisel tavsiye almayı bırakanlara kadar somut etkiler yarattığını bizzat yazar ifade ediyor.