Kristen Stewart, yönetmenliğini üstlendiği ilk uzun metrajlı filmi “The Chronology of Water” ile Cannes Film Festivali’nde boy gösterdi. Ancak Stewart, yalnızca sanatıyla değil, ABD Başkanı Donald Trump’ın film endüstrisine etkileri hakkındaki çarpıcı açıklamalarıyla da gündeme oturdu. Ünlü oyuncu, Trump’ın politikalarının yaratacağı olası sonuçlara dair, “En kötüsünü beklemeli, en iyisi için savaşmalıyız” dedi.
“Trump’ın Gölgesi Karanlık ve Ucube Gibi”
The Hollywood Reporter’a konuşan Stewart, Trump’ın önerdiği film sektörü tarifelerine dair görüşlerini dile getirdi. Ünlü oyuncu, “Her gün konuşuyoruz, ne olacak diye… Hele ki sonunda sesimizi bulmuşken. Daha önce de zordu ama şimdi tehlike çok daha somut, çok daha doğrudan ve korkutucu. Trump’ın gölgesi karanlık ve çok ağır” dedi. Stewart, yeni dönemi “kendi üzerine kapanan bir dünya” olarak tanımladı ve “Her an sırtımızdan biri bakıyor gibi hissediyoruz” ifadelerini kullandı.
İlk Yönetmenlik Denemesi: Acıya ve Direnişe Dair Şiirsel Bir Film
Stewart’ın Cannes’da gösterilen filmi “The Chronology of Water”, yazar Lidia Yuknavitch’in aynı adlı anı kitabından uyarlandı. Filmde çocukken babası tarafından istismara uğrayan, yüzme bursu kazanıp üniversiteye giden ancak hayatı raydan çıkan bir kadının hikâyesi anlatılıyor. Oyuncu kadrosunda Imogen Poots, Thora Birch ve Earl Cave yer alıyor.
The Guardian’ın baş film eleştirmeni Peter Bradshaw, filme olumlu bir değerlendirme sundu. “Acıya karşı öfkeyle yazılmış otobiyografik bir şiir gibi” ifadesini kullanan Bradshaw, Stewart’ın yönetmenlik becerisini, “Duygusal, samimi ve güçlü oyunculuklarla örülmüş, içten bir yapıt” sözleriyle övdü.
“Bu Hikâyeyi Okudum ve Hemen Yönetmek İstedim”
Stewart, projeye dahil olma sürecini anlatırken, “Bu kitabı okudum, 40 sayfa sonra elimden bıraktım ve yazara ulaştım. Dedim ki: ‘Bunu ayağa kaldırmalıyız, birlikte yapmalıyız.’ O güne kadar böyle bir metin okumamıştım” şeklinde konuştu. Film, Cannes’da Un Certain Regard bölümünde gösterime girdi. Stewart’ın filmiyle birlikte bu yıl aynı bölümde Scarlett Johansson ve Harris Dickinson gibi oyuncu kökenli yönetmenlerin işleri de yer aldı.
“Kameranın Arkasına Geçmek Zamanı Geldi”
Oyunculuktan yönetmenliğe geçiş sürecine dair konuşan Stewart, artık kendi sesini bulduğunu ve bu sese kulak vererek hareket ettiğini söyledi. “Hayatımın bu noktasında, iç sesime kulak vermeye çok daha hazırım. Bu yüzden kamera arkasına geçiyorum. Ama beni buraya getiren şeyin, kameranın önünde olmak olduğunu da unutmuyorum” dedi.
“Erkek Egemen Bir Endüstri Masalı: Deneyimin Olmazsa Film Çekemezsin”
Variety tarafından aktarılan bir panele katılan Stewart, filmini gerçekleştirme sürecinde sektörel engellerle ve önyargılarla mücadele ettiğini de vurguladı. “Deneyimin yoksa film çekemezsin gibi bir safsata var. Bu, aslında işi kontrol altında tutmaya çalışan erkek bakış açısı. Oysa söyleyecek bir şeyin varsa, herkes film çekebilir” diyerek sektörel eşitsizliğe dikkat çekti.
“Beraber Yükselen Sesimiz Ne Kadar Etkili Olacak?”
Siyasi atmosferin kendisini bir yandan korkuttuğunu, diğer yandan ise umutlandırdığını belirten Stewart, “Hep birlikte daha gür çıkabiliyoruz, bu çok heyecan verici. Ama bu sesler bir işe yarayacak mı? Ne olacak?” sorusunu yöneltti. Oyuncu, belirsizlik karşısında karamsar değil, mücadeleci bir duruş sergilenmesi gerektiğini ifade etti.