Jennifer Lawrence, “Die My Love” adlı yeni filminde, doğum sonrası yalnızlık, aldatma ve bipolar bozukluk girdabında parçalanan bir kadını canlandırırken kariyerinin en çarpıcı performanslarından birine imza atıyor. Yönetmen Lynne Ramsay, bu sert ve stilize yapımı, Ariana Harwicz’in 2012 tarihli aynı adlı romanından Alice Birch ve Enda Walsh ile birlikte uyarladı. Film, duygusal yoğunluğu, görsel saldırganlığı ve oyunculuk performanslarıyla modern Gotik sinemanın en çarpıcı örneklerinden biri olarak dikkat çekiyor.
Grace’in Çöküşü: Sessiz Ev, Yüksek Gerilim
Film, Montana kırsalında, kocasının ailesine ait izole bir evde yeni doğmuş bebeğiyle yalnız kalan Grace karakterinin psikolojik çöküşünü merkezine alıyor. Evin önceki sahibi olan amcanın trajik intiharı, öykünün karanlık katmanlarından yalnızca biri. Grace’in yalnızlığı, hem fiziksel hem de zihinsel bir boşluk yaratıyor.
Kocası Jackson (Robert Pattinson), işi gereği sık sık evden uzaklaşıyor ve yanında bir kondom kutusu taşıması, sadakatine dair şüpheleri tetikliyor. Grace’in yazmayı planladığı roman bir türlü başlamıyor; evde bir tek kitap bile yok. Jennifer Lawrence, Grace’in dalgalı ruh halini ve giderek artan içsel yıkımını iç burkan bir kırılganlıkla yansıtıyor.
Seks, Şiddet, Hayal ve Halüsinasyon Arasında
Başlarda tutkulu bir birliktelik gibi görünen evlilik, zamanla uzaklaşmaya evriliyor. Grace, duygusal istikrarsızlığını seksüel arayışlar ve içkiye yönelerek bastırmaya çalışıyor. Ramsay bu süreci grotesk mizah ve karanlık erotizmle örüyor. Grace’in bir tartışma sırasında arabada “şimdi seks yapalım” diye direttiği sahne, acı-tatlı bir travma komedisi anına dönüşüyor.
Film ilerledikçe Grace’in gerçekliği, halüsinasyonlar ve obsesyonlarla bulanıyor. Parkta gördüğü bir adamla ilgili fantezileri, motosikletle ormandan geçen gizemli karakter Karl (LaKeith Stanfield) ile birleşiyor. Bu karakterin derinlemesine işlenmemiş oluşu, filmin nadir zayıf halkalarından biri.
Görsel ve İşitsel Bir Saldırı: Ramsay’in Kas Gücü
Lynne Ramsay, bu filmle sinemada görsel şiddetin ve duygusal karmaşanın ustası olduğunu bir kez daha kanıtlıyor. Görüntü yönetmeni Seamus McGarvey’in doygun renk paleti ve Paul Davies’in adeta bedeni titreten ses tasarımı, izleyiciyi karakterin zihinsel fırtınasına hapsediyor. Film boyunca arka planda yankılanan sert müzik geçişleri, Grace’in içsel çatışmalarını dışa vurur gibi.
Grace’in İçsel Calvary’si
Grace’in duygusal dağınıklığı, kendi hayal gücüyle şekillenen bir tür melodramatik öz-yıkım ritüeline dönüşüyor. Kendi kendine zarar verme eğilimleri, onun içsel acılarının sembolü olan bir kişisel çile yolu (Calvary) gibi işleniyor. Kesiği iyileşmeden yeniden kesen Grace, bir tür sürekli yenilenen bedensel metaforla özdeşleşiyor.
Oyunculuklar ve Yan Karakterler
Robert Pattinson, duygusal olarak mesafeli ve içsel olarak çelişkili Jackson rolünde etkileyici. Sissy Spacek, Jackson’ın silahlı ve uykuda kahkaha atan annesi Pam rolüyle filme güçlü bir gerçeklik katmanı ekliyor. Nick Nolte, Alzheimer hastası Harry karakteriyle yıkıcı bir sessizlik barındırıyor.