Ekrem İmamoğlu, eşi Dilek Kaya İmamoğlu’na yazdığı mektupta, aylık tutukluluk incelemesi deneyimini ayrıntılı şekilde anlattı. SeGBİS bağlantısı çağrısıyla başlayan süreçte uzun beklemeler, tekrarlayan müzikler ve kısa süreli görüşmelerin bir formaliteden ibaret hale geldiğini vurguladı. Ayrıca hâkimin dosyalara bakmadan karar vermesi, yargı denetiminin niteliği üzerine ciddi soru işaretleri doğurdu.
SeGBİS Odasında Yaşananlar
İmamoğlu’nun ifadelerine göre SeGBİS odasındaki saatler yalnızca fiziksel bir bekleyiş değil, aynı zamanda adalet sistemine dair bir gözlem niteliği taşıyordu. Dosyaların hiç açılmamış olması, kararların önceden belirlenmiş izlenimi yarattı. Bu durum, hukukta tarafsızlık ve şeffaflık tartışmalarını yeniden gündeme taşıdı.
Hukuki Denetim Mi, Formalite Mi
İmamoğlu, avukatlarının daha önce sunduğu savunmalara atıfta bulunarak bu incelemelerin artık hukuki denetim olmaktan çıktığını belirtti. Ona göre sistem, hak arama özgürlüğünü törpüleyen bir şekli merasime dönüşmüş durumda. Böylece, yargı süreçlerinin etkinliği hem kamuoyunda hem hukuk çevrelerinde tartışma konusu haline geldi.
Kişisel Direniş Ve Kamusal Sorumluluk
Mektubunda “Bu bir trajedidir, fakat bunu ‘trajedi’ diyerek sineye çekecek bir adam olmadığımı en iyi sen biliyorsun” diyen İmamoğlu, hem kişisel hem toplumsal bir sorumluluk bilinciyle hareket ettiğini vurguladı. Devletin şefkatini temsil eden bir tavırla halkına borcunu ödemek istediğini söyleyen İmamoğlu, bu yolda bir milim bile sapmayacağını ifade etti.
Mücadele Gerekçesi: Demokrasi, Adalet, Gelecek
İmamoğlu, mektubunda mücadelesini yalnızca kendisi için değil, “yeni doğan bebekler, umudumuz olan çocuklar, gençler ve bu ülkeye yıllarını vermiş yaşlılar için” vereceğini dile getirdi. “Cumhuriyet için, demokrasi için, adalet için” ifadeleriyle çizdiği çerçeve, hem duygusal hem de politik bir anlam taşıdı. Böylece, kişisel bir mektup toplumsal bir direniş manifestosuna dönüştü.
Prangalar Ve İnanç
“Varsın prangalar vursunlar, varsın zindanlara kapatsınlar” cümlesi, fiziksel tutsaklığın ruhsal direnişle aşıldığını gösteriyor. Bu satırlar, İmamoğlu’nun kararlılığını, inancını ve dayanıklılığını vurgulayan güçlü bir mesaj içeriyor. Tutukluluğun psikolojik boyutu, halkın moralini güçlendiren bir sembole dönüşüyor.
Kamuoyuna Çağrı Ve Demokratik Tartışma
İmamoğlu’nun mektubu, kişisel bir anlatımın ötesinde, hukuka, şeffaflığa ve demokrasiye dair bir çağrı olarak değerlendiriliyor. Bu çağrı, kamuoyunda adaletin işleyişine dair yeni sorular yaratırken, aynı zamanda toplumsal bir vicdan hareketini tetikliyor.
