Fransa’da bir kadının on yıl boyunca maruz kaldığı sistematik tecavüz vakası, yeniden gündemde.
Gisèle Pelicot, eski eşi tarafından uyuşturularak onlarca erkek tarafından tecavüze uğradığı korkunç yılların ardından yeniden mahkeme salonuna dönecek.
Geçtiğimiz yıl sonuçlanan davada suçlu bulunan 51 erkekten biri olan Husamettin Doğan, karara itiraz ederek temyize gitti.
Nîmes İstinaf Mahkemesinde görülecek duruşmaya Pelicot’un da bizzat katılacağı açıklandı.
Bir Kadının Cesareti Fransa’yı Değiştirdi
72 yaşındaki Gisèle Pelicot, 2024’te görülen davada anonim kalma hakkından feragat ederek kimliğini kamuoyuna açıklamıştı.
Bu cesur kararıyla Fransa’da ve dünyada kadına yönelik şiddetle mücadelede sembol isim haline geldi.
Duruşmaların kamuya açık yapılmasını talep eden Pelicot, “Utanması gereken biz değiliz, onlar” sözleriyle milyonlara ilham vermişti.
51 Sanıklı Şok Edici Dava
2024 yılında Avignon Mahkemesinde görülen davada, Pelicot’un eski eşi Dominique Pelicot ve onun davet ettiği 50 erkek, toplu tecavüz suçundan mahkûm edilmişti.
Mahkeme kayıtlarına göre Dominique Pelicot, eşi Gisèle’in yemeğine uyku hapı ve sakinleştirici ilaçlar karıştırarak onu bilinçsiz hale getiriyor, ardından yabancı erkekleri eve çağırarak tecavüz ettiriyordu.
Bu korkunç eylemler, çiftin Fransa’nın güneyindeki Mazan köyünde yaklaşık 10 yıl boyunca sürdü.
Dominique Pelicot, ilk duruşmada “Ben bir tecavüzcüyüm ve bu salondaki diğer tüm sanıklar da tecavüzcü” diyerek suçu kabul etmişti.
Kendisi 20 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Temyiz Davası Tek Sanıkla Sürüyor
Davanın ardından 17 sanık mahkûmiyet kararına itiraz etmişti; ancak süreç içinde 16’sı temyizden vazgeçti.
Yalnızca biri, 44 yaşındaki Husamettin Doğan, suçsuz olduğunu iddia ederek temyize gitti.
Doğan, dokuz yıl hapis cezasına çarptırılmıştı.
İlk duruşmada “Ben tecavüzcü değilim, bu bana fazla ağır bir suçlama” sözleriyle kendini savunmuştu.
Şimdi yeniden Nîmes Temyiz Mahkemesinde hâkim karşısına çıkacak.
Pelicot: “Tecavüz Tecavüzdür, Küçüğü Yoktur”
Gisèle Pelicot’un avukatı Antoine Camus, müvekkilinin yeniden mahkemeye gitmekten rahatsız olsa da davada bulunacağını açıkladı.
Camus, “O orada olacak çünkü tecavüzün küçüğü büyüğü olmaz. Bir tecavüz, her zaman bir suçtur” diyerek güçlü bir mesaj verdi.
Pelicot’un temyiz sürecinde de adalet mücadelesini sürdürmesi, Fransa’daki feminist çevreler tarafından “direnişin sembolü” olarak değerlendiriliyor.
Fransız Adalet Sistemine Ağır Eleştiriler
Bu dava, Fransa’da cinsel suçlara yönelik adalet sisteminin eksikliklerini bir kez daha gündeme getirdi.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), bu yıl Fransa’yı, tecavüz mağdurlarını koruyamadığı gerekçesiyle mahkûm etti.
AİHM raporuna göre, birçok davada mağdurlar “ikincil mağduriyet ve cinsiyetçi yargılama” ile karşılaşıyor.
Benzer şekilde, Fransa’da 2016’daki #MeToo hareketinden bu yana tecavüz şikayetleri üç kat artmasına rağmen, mahkûmiyet oranı sadece %3,3 düzeyinde kaldı.
Kadın Örgütlerinden Reform Çağrısı
Fransa’da 130’dan fazla feminist örgüt, adalet sisteminin köklü biçimde reforme edilmesi için kampanya yürütüyor.
Fondation des Femmes lideri Anne-Cécile Mailfert, Pelicot davasının ülke için “elektrik şoku” etkisi yarattığını söyledi:
“Bu dava, birçok insanın ilk kez evlilik içi tecavüz hakkında konuşmasını sağladı ama siyasi karşılığı hâlâ zayıf.”
Hukukta “Rıza” Tanımının Yeniden Yazılması
Fransa Parlamentosu şu anda tecavüz tanımına “rıza temelli” bir ifade eklenmesini tartışıyor.
Yeşiller Partisi milletvekili Marie-Charlotte Garin, bu değişikliğin “tecavüz kültüründen rıza kültürüne geçiş” için önemli olduğunu belirtti.
Ancak Garin’e göre yalnızca yasal tanımın değişmesi yeterli değil:
“Sistemin bütünüyle değişmesi, mağdurlara gerçek destek verilmesi gerekiyor. Bu bir kültürel devrim olmalı.”
Pelicot’un Mücadelesi Devam Ediyor
72 yaşındaki Gisèle Pelicot, hâlâ hem Fransa’da hem dünyada kadına karşı şiddetle mücadelenin sembolü kabul ediliyor.
Onun duruşu, sadece kendi adalet arayışını değil, tüm mağdurların sesini temsil ediyor.
Pelicot, yeniden mahkeme salonuna dönerken Fransa’ya ve dünyaya bir kez daha güçlü bir mesaj veriyor:
“Adalet, utanç değil cesaret gerektirir.”