Birleşmiş Milletler’in yargı organı Uluslararası Adalet Divanı (UAD), iklim değişikliğini uluslararası hukuk kapsamında ele alan ilk görüşünü açıkladı. İklim krizini “acil ve varoluşsal bir tehdit” olarak tanımlayan mahkeme, devletlerin sera gazı emisyonlarını azaltma ve çevreyi koruma yönündeki hukuki yükümlülüklerini vurguladı. Her ne kadar karar bağlayıcı olmasa da, küresel siyasette ve gelecekteki davalarda etkisi derin olacak.
Uluslararası Hukukta Yeni Bir Dönem Başladı
Lahey merkezli UAD, ilk kez iklim değişikliğini hukuki bağlamda değerlendirdi ve devletlerin sera gazı emisyonlarını azaltma yükümlülüklerine dair tarihî bir görüş bildirdi. Bu adım, iklim adaletini hukuki zemine taşıyan ilk yargı yorumu olarak kabul ediliyor.
Mahkemenin bu kararı, iklim konusunda açılacak gelecek davalar için kritik bir referans noktası olacak. 15 yargıcın oy birliğiyle aldığı görüş, devletlerin iklim politikalarını artık sadece siyasi değil, aynı zamanda hukuki sorumluluklar çerçevesinde belirlemesi gerektiğini ortaya koyuyor.
Karar Öncesi İklim Adaleti Çağrısı
Lahey’deki karar açıklamasından önce, çevre aktivistleri mahkeme binası önünde toplanarak şu sloganları attı:
“Ne istiyoruz? İklim adaleti! Ne zaman istiyoruz? Şimdi!”
Bu sloganlar, sadece sembolik değil; aynı zamanda UAD’nin ele aldığı iki temel sorunun özeti niteliğindeydi:
- Devletler, uluslararası hukuk uyarınca iklimi korumakla yükümlü müdür?
- İklime zarar veren ülkelerin sorumluluğu ne olacak?
“İklim Adaletinin Kalbine Dokunuyor”
Uluslararası Çevre Hukuku Merkezi kıdemli avukatlarından Joie Chowdhury, bu kararın zamanımızın en önemli hukukî görüşlerinden biri olabileceğini belirterek, “Bu karar, iklim adaletinin tam kalbine dokunuyor” ifadelerini kullandı.
Uzmanlara göre bu görüş, özellikle büyük emisyon üreticilerini uluslararası arenada baskı altına alacak. Mahkeme kararları gelecekte iklim davalarında doğrudan uygulanmasa da, uluslararası normların oluşmasında yol gösterici olacak.
Paris Anlaşması Tartışmaları Yeniden Alevlendi
UAD’deki görüşmelerde, zengin ülkeler 2015 Paris Anlaşması’nı temel göstererek mevcut taahhütlerin yeterli olduğunu savundu. Ancak gelişmekte olan ülkeler ve küçük ada devletleri, bağlayıcı hukuki adımlar ve iklim borçlarının telafisi konusunda ısrarcı oldu.
Hatırlanacağı üzere, Paris Anlaşması 190’dan fazla ülke tarafından imzalanmış ve küresel sıcaklık artışını 1.5 santigrat derece ile sınırlamayı hedeflemişti. Ancak BM’nin son Emisyon Açığı Raporu, mevcut politikalarla bu hedefin tutturulamayacağını ve dünyanın 3 dereceyi aşan bir ısınmayla karşı karşıya olduğunu ortaya koydu.
İklim Davalarında Patlama: 60 Ülkede 3 Bin Dava
Londra Grantham İklim Değişikliği ve Çevre Araştırma Enstitüsü verilerine göre, dünya genelinde şu anda yaklaşık 60 ülkede 3 bine yakın iklim davası görülüyor. Bu davalar, hem hükümetleri hem de özel şirketleri hedef alıyor.
Özellikle Pasifik Okyanusu’ndaki Vanuatu hükümeti, UAD’ye başvuru için yürütülen kampanyaların öncüsü oldu. Fijili hukuk öğrencisi Vishal Prasad, “Mahkeme bu kararıyla, iklim eylemsizliğinin sadece bir siyasi tercihten ibaret olmadığını, aynı zamanda uluslararası hukukun ihlali olduğunu gösterebilir” dedi.
Karar Bağlayıcı Değil Ama Etkili
Hukuk uzmanlarına göre UAD’nin verdiği karar bağlayıcı nitelikte olmasa da, uluslararası alanda ciddi siyasi baskı yaratacak. Çünkü birçok devlet, mahkemenin görüşünü görmezden gelmenin meşruiyet krizi yaratabileceğinin farkında.
Avukat Chowdhury, “Bu karar, ülkelerin zaten imzaladığı ve uygulamakla yükümlü olduğu bağlayıcı uluslararası hukuk kurallarının bir yansımasıdır” diyerek kararın ciddiyetini vurguladı.
Gelecek Nesiller İçin Yeni Bir Standart
Bu görüş, iklim değişikliğiyle mücadelede devletlerin sorumluluklarını yeniden tanımlıyor. Küresel sıcaklık artışı, sera gazı emisyonları, iklim mültecileri ve çevresel yıkımlar artık yalnızca bilimsel ya da politik tartışmaların değil, aynı zamanda uluslararası hukuk sisteminin doğrudan konusu haline geliyor.
İklim krizinin hukuki zemine taşınması, çevre politikalarının gönüllülükten zorunluluğa evrilmesi açısından da bir dönüm noktası olarak kabul ediliyor.