Observer gazetesinin kıdemli bilim editörü Robin McKie, kırk yılı aşan kariyerinde insanlığın bilimsel yolculuğuna eşlik etti. Bu süre zarfında, DNA araştırmalarından Covid aşılarına, gravitasyonel dalgalardan James Webb teleskobuna, insanlığın evreni ve kendisini anlama çabalarına tanıklık ettiğini belirten McKie, “Ama en büyük haber iklimdi” diyor.
İklim değişikliği, onun tanıklığında yalnızca bilimsel değil, politik ve ahlaki bir meseleye dönüştü. McKie, 1978 yılında yazdığı bir yazıyı hatırlatıyor: John Mercer isimli bir İngiliz glasyolog, o dönem henüz yaygın olmayan bir uyarıda bulunmuştu. Fosil yakıt kullanımının artması durumunda 21. yüzyıl ortasına kadar 2°C’lik sıcaklık artışı ve kutuplarda ciddi buz kayıpları öngörülüyordu. Bugün dünya sıcaklığı 1.5°C artmış durumda, deniz seviyeleri hızla yükseliyor ve en büyük buz erimeleri kutuplarda yaşanıyor.
İnkârın Bedeli: Bilimsel Gerçeklere Sırt Çevirmek
McKie’ye göre iklim değişikliği hakkındaki bu uyarılar, sayısız bilim insanı tarafından desteklenmesine rağmen, “bilim inkârcılığı” ile karşı karşıya kaldı. “Bilimsel gelişmeleri izlerken bir yandan da gerçeklere bilinçli olarak sırt çeviren toplum kesimleri ile mücadele ettim,” diyor. Özellikle ABD’deki siyasi kutuplaşma, bu inkârcılığın yayılmasına neden oldu. Trump destekçisi bazı bölgelerde Covid aşısı karşıtlığı, ölümleri ciddi ölçüde artırdı.
Benzer bir tablo AIDS döneminde de yaşandı. McKie, 1980’lerdeki ilk ciddi inkârcılıkla o zaman tanıştığını söylüyor. HIV’in bir virüs olduğuna dair bilimsel kanıtlar göz ardı edilirken, bazı devlet yetkililerinin bu görüşe itibar etmesi Güney Afrika’da yüz binlerce ölümle sonuçlandı.
Bilimsel Atılımlar: DNA’dan Evrenin Ucuna
Robin McKie’nin tanıklık ettiği gelişmeler yalnızca krizlerden ibaret değil. DNA bilimi, kariyerinin başladığı 1980’lerin başında emekleme dönemindeydi. Bugün insan genomu birkaç saat içinde analiz edilebiliyor. Adli tıp, kanser araştırmaları ve evrim bilimi, bu atılımın doğrudan sonuçları arasında.
Gravitasyonel dalgaların keşfi, Einstein’ın 100 yıl önce öngördüğü ama ölçülemeyeceğine inandığı bir olgunun somutlaşmasıydı. 2015 yılında, ABD’deki iki dev lazer interferometre cihazı sayesinde bu dalgalar ilk kez gözlemlendi. Bu gelişme, evreni anlama biçimimizi kökten değiştirdi.
Bir başka önemli dönüm noktası ise James Webb Uzay Teleskobu oldu. 2021 yılında fırlatılan bu teleskop, 13.8 milyar yıl öncesine, evrenin ilk yıldızlarının doğduğu döneme ışık tutuyor.
Dijital Devrim ve Bilimsel Bilginin Yaygınlaşması
McKie’nin mesleğe başladığı dönemde, haberler daktilo ile yazılıyor ve telefonla aktarılıyordu. Bugün, mobil cihazlar, fiber optik ağlar ve internet teknolojileri, bilgiyi ışık hızında yayabiliyor. “Cep telefonları, bir zamanlar Ay’a astronot gönderen bilgisayarlardan milyonlarca kat daha güçlü” diyen McKie, bu dönüşümün haberciliğe olduğu kadar, bilimsel iletişime de büyük katkı sağladığını vurguluyor.
Ancak Bilimin İlerlemesi, İnkarın Gölgesinde
McKie’ye göre, bilimdeki bu başarılar ne yazık ki toplumların bir bölümünde “bilinçli cehalet” ile gölgeleniyor. Düz dünyacılar, evrim karşıtları, iklim inkârcıları ve aşı karşıtları, yalnızca bilimsel gerçekleri saptırmakla kalmıyor, aynı zamanda toplumların sağlığını ve geleceğini tehdit ediyor. Bu eğilim, özellikle ABD’de politik bir araç haline geldi.
Royal Society Başkanı Sir Adrian Smith’e göre, bu durum ABD’deki sağcı politikaların elit üniversitelere karşı duyduğu güvensizlikle de bağlantılı. Avrupa’da aynı düzeyde bir bilim karşıtlığı görülmese de, McKie “İngiltere’nin de bu gidişattan muaf olmadığını” vurguluyor.
Son Söz: Gelecek İçin Bilimle Kalın
McKie, yazısını şu ifadeyle bitiriyor: “İnsanlık, gezegenin en büyük bilimsel deneyini kendi eliyle başlattı: İklim değişikliği. Denekler biziz.” Bu nedenle, iklim krizine karşı gösterilecek toplumsal, siyasi ve bilimsel refleks, önümüzdeki yüzyılın kaderini belirleyecek.