Yapay zekanın çalışma hayatını kökten dönüştüreceği beklentisi, son yıllarda ekonomik tartışmaların merkezine yerleşti. Bu dönüşümle birlikte yeniden gündeme gelen kavramlardan biri de Evrensel Temel Gelir oldu. Bir dönem siyasetin kenarına itilmiş olan bu fikir, özellikle Andrew Yang’in söylemleriyle tekrar tartışma sahnesine çıktı. Ancak tüm bu ilgiye rağmen, uzmanlara göre Evrensel Temel Gelir, yapay zekanın şekillendirdiği yeni ekonomi için hâlâ yetersiz ve sorunlu bir çözüm olarak görülüyor.
- Yapay Zeka Tartışması Evrensel Temel Geliri Yeniden Canlandırdı
- Evrensel Temel Gelir Gerçek Hayatta Yetersiz Kalıyor
- Vergi Gerçeği Evrensel Temel Gelirin Önünde Engel
- Yapay Zeka Çağında Vergi Kime Kesilecek?
- Asıl Sorun Gelir Değil, Güç Yoğunlaşması
- Evrensel Temel Gelir Eşitsizliği Çözmüyor
- Bugünün Sorunu İşsizlik Değil Düşük Ücret
- Daha Az Çalışmak İçin Evrensel Temel Gelir Şart Değil
- Yapay Zeka Çağında Gerçek Tartışma Nerede?
Yapay Zeka Tartışması Evrensel Temel Geliri Yeniden Canlandırdı
Andrew Yang, 2020’deki başkanlık adaylığı sürecinde, otomasyonun iş gücünü yok edeceği uyarısıyla dikkat çekmişti. Her yetişkin vatandaşa aylık 1.000 dolar verilmesini öngören “özgürlük temettüsü” önerisi, o dönemde geniş yankı uyandırmıştı. Bugün ise yapay zeka teknolojilerinin hızlı ilerleyişi, bu argümanları yeniden gündeme taşıyor.
Yang’a göre, ChatGPT gibi gelişmiş modellerin insan emeğini gereksiz kılması halinde, toplumun geçimini istihdam dışı bir mekanizma ile sağlaması gerekecek. Bu noktada Evrensel Temel Gelir, ilk bakışta mantıklı bir yanıt gibi görünüyor. Ancak ekonomistler, bu yaklaşımın derin sorunları çözmekten uzak olduğu görüşünde birleşiyor.
Evrensel Temel Gelir Gerçek Hayatta Yetersiz Kalıyor
Teorik olarak cazip görünse de Evrensel Temel Gelir, pratikte ciddi açmazlar barındırıyor. Aylık 1.000 dolar gibi bir gelirle geçinmenin, özellikle kamyon şoförleri, hizmet sektörü çalışanları ya da iki çocuklu aileler için mümkün olmadığı açıkça ortada. Dört kişilik bir ailenin bu gelirle yaşaması, yoksulluk sınırının dahi altında kalmasına neden oluyor.
Dahası, herkese gerçekten insanca yaşayabilecek bir gelir sağlanmak istenirse tablo daha da karmaşıklaşıyor. Yetişkin başına yıllık yaklaşık 53 bin dolar gibi bir rakam, ABD ekonomisi için 14 trilyon doları aşan bir maliyet anlamına geliyor. Bu tutar, ülkenin Gayrisafi Yurt İçi Hasılasının neredeyse yarısına denk geliyor. Böyle bir yükün siyasi ve mali açıdan taşınabilir olmadığı vurgulanıyor.
Vergi Gerçeği Evrensel Temel Gelirin Önünde Engel
Ekonomik veriler, Evrensel Temel Gelir tartışmalarında sıklıkla göz ardı edilen bir noktaya işaret ediyor. ABD’de kamu sosyal harcamaları, 1980’den bu yana hiçbir dönemde GSYH’nin yüzde 25’ini aşmadı. Toplam vergi gelirleri ise 1960’lardan bu yana yüzde 30 seviyesinin üzerine çıkmadı.
Bu tabloya bakıldığında, yapay zekanın tüm iş gücünü ortadan kaldırdığı bir senaryoda gelir dağıtımını nasıl sağlayacağımız sorusu daha da karmaşık hale geliyor. Çünkü mevcut vergi sistemlerinin büyük bölümü, hâlâ insan emeğine dayanıyor.
Yapay Zeka Çağında Vergi Kime Kesilecek?
Andrew Yang, Evrensel Temel Gelir’in katma değer vergisi ile finanse edilebileceğini savunmuştu. Bu vergi türü, Avrupa’da yaygın olarak kullanılıyor ve tüketim üzerinden tahsil edildiği için yüksek gelir potansiyeli taşıyor. Ancak uzmanlara göre, çalışmanın ortadan kalktığı bir dünyada, insanların geçimini yine tüketim vergileriyle sağlamak ciddi bir çelişki yaratıyor.
Eğer yapay zeka ekonomisi beklendiği gibi gelişirse, makinelerin üretim maliyeti insan emeğinden daha düşük hale gelecek. Bu durumda asıl kazanç, robotların ve algoritmaların sahiplerinde toplanacak. Dolayısıyla vergi yükünün de bu kesime kaydırılması gerekecek.
Asıl Sorun Gelir Değil, Güç Yoğunlaşması
Ekonomistlere göre Evrensel Temel Gelir, yapay zeka çağının en büyük sorununu gözden kaçırıyor: eşitsizlik. İnsan emeğinin payı sıfıra yaklaştığında, tüm ekonomik değer sermaye sahiplerinde toplanıyor. Bu durum yalnızca gelir değil, siyasal ve toplumsal güç dengesini de altüst ediyor.
Stanford Üniversitesi’nden Erik Brynjolfsson, böyle bir dünyada insanların geçiminin, teknolojiyi kontrol eden küçük bir grubun kararlarına bağlı hale geleceğini vurguluyor. Bu senaryoda toplum, gücü olmayanların kaderini değiştiremediği kırılgan bir dengeye sürükleniyor.
Evrensel Temel Gelir Eşitsizliği Çözmüyor
Her ne kadar Evrensel Temel Gelir, iş zorunluluğunu ortadan kaldırmasıyla yapay zeka çağında cazip görünse de, derinleşen eşitsizlik sorununa gerçek bir çözüm sunmuyor. Uzmanlara göre asıl tartışılması gereken konu, gelirin yeniden dağıtımı değil, sermaye sahipliğinin paylaşımı. Başka bir ifadeyle, toplumun yalnızca paradan değil, robotların ve yapay zeka altyapısının mülkiyetinden pay alması gerekiyor.
Bugünün Sorunu İşsizlik Değil Düşük Ücret
Eleştiriler yalnızca geleceğe dair değil. ABD’nin bugünkü temel sorunu, kitlesel işsizlikten ziyade, geçim sağlamayan işler. Hizmet sektöründe çalışan milyonlarca insan, tam zamanlı çalışmasına rağmen yoksulluk sınırına yakın bir hayat sürdürüyor. Bu noktada Evrensel Temel Gelir, son derece pahalı ve verimsiz bir araç olarak görülüyor.
Ekonomistler, bunun yerine ücret sübvansiyonları ve çalışan gelirlerini destekleyen vergi kredilerinin daha etkili olabileceğini savunuyor. Örneğin, 1975’te yürürlüğe giren Kazanılmış Gelir Vergi Kredisi gibi mekanizmaların güçlendirilmesi, daha hedefli bir çözüm sunabilir.
Daha Az Çalışmak İçin Evrensel Temel Gelir Şart Değil
İlginç bir şekilde, birçok gelişmiş ülke daha az çalışmasına rağmen Evrensel Temel Gelir uygulamıyor. Avustralyalılar Amerikalılardan yüzde 20, Danimarkalılar ve Finliler yüzde 24 daha az çalışıyor. İspanyolların günlük çalışma süresi ABD’nin üçte ikisi, Fransızların ise yalnızca yüzde 62’si seviyesinde. Buna rağmen bu ülkeler, güçlü bir sosyal güvenlik ağı sayesinde toplumsal dengeyi koruyabiliyor.
Yapay Zeka Çağında Gerçek Tartışma Nerede?
Sonuç olarak Evrensel Temel Gelir, yapay zeka çağının yarattığı sorunlara yönelik yüzeysel bir yanıt sunuyor. Ne bugünün düşük ücret sorununu çözüyor ne de yarının aşırı eşitsizlik riskine gerçekçi bir çözüm getiriyor. Uzmanlara göre asıl mesele, teknolojik zenginliğin kimlerin elinde toplandığı ve bu gücün nasıl paylaştırılacağı.
