Şevket Çoruh…
1973 doğumlu…
Deli dolu…
Aşırı duyarlı…
İnanılmaz yetenekli…
Özü sözü bir…
Kalpten seven…
Kalpten gülümseten…
Çok fazla İnceden düşündüren…
Tiyatro aşığı…
Muazzam oyuncu…
Duayen olmasına rağmen ‘iyi bir çırak olmaya çalışıyorum’ diyebilecek kadar mütevazı…
Tutkulu…
Ustalarına sonsuz saygılı…
Vefalı…
‘Baba Sahne’nin yaratıcısı…
Ve tabii ki karşınızda Şevket Çoruh…
“Bazı insanların denize kıyısı var sahiden… Onlarla konuşunca sanki bacaklarını denize nazır uzatıp huzur buluyorsun…” der ya hani canımız Cemal Süreya…
İşte Şevket Çoruh, bırakın sohbet etmeyi, varlığıyla bize huzur aşılayan bir üstat…
Onu izlemek, onun ışığını takip etmek her birimiz için büyük bir şans…
“Ben düşlerini, hayallerini, heyecanlarını ve ömrünü bir fikir, bir hedef, bir misyon uğruna yaşayan insanların çırağıyım. Ve ben, babasını erken kaybetmiş çocuklardan sadece biriyim. Benden çok var. Babasını kaybetmese de öksüz kalıyor insan bu memlekette! Kızan, karışan, sinirlendiren, koruyan, sarılan, özlenen ve manası yokluğunda daha çok anlaşılan kişiyi, yani babayı arıyor hep insan. O yüzden “Baba Sahne”! Ama baba deyince, zannetme ki ille de erkek… Bize daha nice Afife Jale, Macide Tanır, Yıldız Kenter, Suna Pekuysal, Nisa Serezli, Adile Naşit, Gülriz Sururi, Gönül Ülkü lazım. Bir erk ya da cinsiyet meselesi değil, gönül meselesi. Bir aktörü, öksüz bırakmayacak tek şey sahnesi… Hayattan sanatı al, geriye ne kalır? Bizim camiamızda, kaç kişinin işsiz kaldığını mutlaka takip ediyorsunuzdur. İşin yoksa öksüz, paran yoksa yetimsin. Ama gerçek sanatçının para umurunda değildir, öyle olsa tiyatro yerine otel açmaya çalışırdım. Zaten bir sanatçıya paranın fazlası da iyi gelmez…”
Açıklamanın şahaneliğinde kaybolup gitmemek mümkün değil…
“Hayatta tercihler vardır, kimileri varlıklı olmayı seçer ve bu yolda onurunu, gururunu, şerefini ayaklar altına almaktan çekinmez, güç odağı neresiyse oraya doğru eğilir her türlü kin nefret ve pislik tohumunu ekmekten geri kalmaz. Kimileri de varlıklı olmak yerine, var olmayı tercih eder. Bu tercihler sizin kim olduğunuzu ve ne kadar güvenilir olduğunuzu belirler. Ben güvenilmeyi sevilmeye tercih ediyorum.” diyor Şevket Çoruh…
Umarız ne kadar şanslı olduğunun farkındadır; çünkü hem çok seviliyor hem de aşırı güven veriyor hepimize…
“Bizim kuşağın babaları hep aynıydı, çocuğunun başında bir dam, üzerinde çulu, karnını doyuracak ekmeği sağladı mı babalık görevini yerine getirmiş olurdu. Onlarda babalarından bugünkü gibi bir babalık şefkati, sevgisi görmemişler bilmiyorlar bize nasıl göstersinler. Biz ve bizden büyük jenerasyon ile konuşun, üç aşağı beş yukarı bu hikayeyi anlatır. Benim babam şofördü. O zamanlar araba sahibi olmak çok özel bir şeydi. O eski dolmuşta onun yanında oturup onun araba kullanmasını izlemek herhalde en çok keyif aldığım şeydi.” diye anlatıyor Şevket Çoruh o yıllarını…
“Hem hayalci hem gerçekçi sayılırım. Bu mesleğe gönül vermiş herkes gibi. Sonuçta işimiz hayal satmak. Bizim kurduğumuz hayallerden rahatsız olanlar hep olacak, biliyorum bunu. Ne yapayım, onlar rahatsız oluyor diye kurduğum hayallerden mi vazgeçeyim? Annem kızar 🙂 Elbette hayallerim var, zaten amacı hayali olmayan bir hayat boşuna yaşanılan bir hayat gibi geliyor bana. Ama kurduğum hayaller gerçekleşme imkanı olan hayaller, bu da beni gerçekçi mi yoksa hayalperest mi yapıyor bilemedim. İnsanların başkalarının görüşlerine katılmamasını anlarım, ama bu hakaret, iftira ve hedef gösterme boyutunda olunca insan ister istemez rahatsız oluyor. Kendinize saygınız varsa, başkalarının size saygı gösterip göstermediğini çok umursamazsınız…” diyen üstat, kendine göre geveze bize göre doğruları savunan gerçekçi yönünü ise şöyle açıklıyor:
“Dünyanın dönmediğini söyletmiş engizisyon Galile’ye; dünya ise bunu hiç sallamadan dönmeye devam etmiş, değil mi? Sussak da susmasak da gerçekleri değiştiremiyorlar işte. Mıh gibi duruyor o gerçek ve günü geldiğinde hepsinin eline ayağına dolanıyor. Vicdan dediğin müessese dünyadaki bütün hukuk sistemlerinden kuvvetli bence. Vicdanın varsa susmazsın. Gevezeliğim o yüzden sanırım.”
Sen hiç susma Şevket Çoruh…
Bilgini, kalbini, cümlelerini, yeteneklerini, o dolu dolu kahkahanı bizden hiç esirgeme…
Arka Sokakları da bizi de hiç bırakma…
Hediye gibi geldin yeniden aramıza, hoş geldin…
Bu ve benzeri içerikler için kanalımıza abone olmayı ve videomuzu beğenmeyi unutmayın…