Latin Amerika edebiyatı, 20. yüzyılda dünya edebiyatına damgasını vurdu. Ancak bu edebi patlamanın iki büyük ismi, Gabriel García Márquez ve Mario Vargas Llosa, uzun yıllar süren dostluklarının ardından dramatik bir şekilde ayrıldı. İki yazarın arasındaki bağ, sonunda bir yumrukla koptu ve bu olay edebiyat tarihine kara bir leke olarak geçti.
Büyük Bir Dostluk Mektupla Başladı
Ocak 1966’da, Gabriel García Márquez, Meksika’dan Paris’te bulunan Mario Vargas Llosa‘ya sıcak bir mektup yazarak iletişimi başlattı. Bu mektup, Latin Amerika edebiyatının en parlak dostluklarından birine kapı araladı. İkili, kısa sürede birbirlerinin eserlerine büyük hayranlık duyarak edebi bir bağ geliştirdi. Özellikle Llosa‘nın, “Yüzyıllık Yalnızlık” hakkında yazdığı övgü dolu eleştiriler, aralarındaki saygının temellerini güçlendirdi.
Caracas Buluşması ve Başlayan Büyük Dostluk
İlk yüz yüze buluşmaları, Ağustos 1967’de Caracas Havalimanı’nda gerçekleşti. Gabriel García Márquez, uçak korkusuyla perişan halde Caracas’a iniş yaparken, Vargas Llosa onu karşıladı. O günden itibaren, iki edebiyat devi, pek çok etkinlikte birlikte yer aldı ve dostluklarını pekiştirdi. Hatta birlikte bir roman yazmayı bile planladılar.
Barselona’da Komşuluk ve Edebi Rekabet
1967’den itibaren aileleriyle birlikte Barselona’ya taşınan García Márquez ve Vargas Llosa, kelimenin tam anlamıyla kapı komşusu oldu. Ancak her iki yazarın da farklı dünya görüşleri ve kişilikleri, zamanla çatışmalara zemin hazırladı. Carmen Balcells‘in desteğiyle finansal kaygılardan uzak bir şekilde eserlerine odaklanan ikili, bu dönemde hem dostluk hem de rekabet dolu bir ilişki sürdürdü.
Fidel Castro, Padilla Olayı ve İdeolojik Ayrılık
1970’lerin başında Küba’da yaşanan Padilla Olayı, Latin Amerikalı aydınlar arasında büyük bir bölünmeye yol açtı. Vargas Llosa, Küba rejimini açıkça eleştirirken, García Márquez daha temkinli bir yaklaşım sergiledi. Bu ideolojik ayrılık, aralarındaki dostluğun temelini zayıflattı. Özellikle, özgürlük ve sansür konusundaki farklı tutumları, derin bir çatlağın oluşmasına neden oldu.
Kırılma Noktası: Kişisel Hayat Krizi
Ancak asıl kopuş, politik fikir ayrılıklarından değil, çok daha kişisel bir meseleden kaynaklandı. 1974’te Vargas Llosa, başka bir kadına aşık oldu ve ailesini terk etti. Eşi Patricia Llosa, Barselona’da García Márquez ailesi tarafından sıcak bir şekilde karşılandı. Bu süreçte Márquez‘in, Patricia’ya yakınlaştığı iddiaları, Vargas Llosa‘yı öfkelendirdi ve dostluğun sonunu hazırladı.
Yumruk Darbesi: Mexico City’de Unutulmaz An
12 Şubat 1976’da Mexico City’deki Palacio de Bellas Artes‘te düzenlenen bir etkinlik sırasında, Gabriel García Márquez, Mario Vargas Llosa‘ya yaklaşarak selam vermek istedi. Ancak Vargas Llosa, hiçbir uyarı yapmadan Márquez’e yumruk attı ve “Bu Barcelona’da Patricia’ya yaptıkların için!” diyerek öfkesinin nedenini açıkça ifade etti. García Márquez‘in morarmış gözü, ertesi gün Meksika gazetelerinde manşet oldu.
Sonrası: Sessizlik ve Kopuş
Bu olaydan sonra her iki yazar da birbirleriyle bir daha hiç görüşmedi. Vargas Llosa, yazdığı “Historia de un Deicidio” adlı kitabın yeni baskısını yasakladı ve bu eser uzun yıllar kayıp kaldı. García Márquez, dostluklarının sonunu kamuoyuna taşımaktan kaçındı. Her ikisi de yaşananları tarihçilere bırakmayı tercih etti.
Tarih Onları Barıştıracak Mı?
García Márquez, 2014 yılında hayatını kaybederken, Vargas Llosa da 2025’te aramızdan ayrıldı. İki büyük edebiyatçının hikâyesi, hayattayken kapanmayan bir dostluk yarasını geride bıraktı. Ancak tarih ve edebiyat dünyası, onları yeniden bir araya getirerek belki de zamanla bu kırgınlığı onaracaktır.