ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray’a yeni astırdığı yumruk havada, yaralanma sonrası poz verdiği otoportresiyle yalnızca kişisel bir imaj çizmekle kalmadı, aynı zamanda giderek otoriterleşen kültürel bir yönelim sinyali verdi. Trump’ın, “yanlış ideoloji taşıyan eserlerin” müzelerden temizlenmesi yönündeki direktifi ve Smithsonian müzelerine yönelik talimatları, Amerika’da sanatın siyasallaştırılmasına dair endişeleri artırıyor.
Bu girişimler, yalnızca güncel bir tartışma değil; tarihsel olarak oldukça ürpertici bir geçmişi de çağrıştırıyor.
Nazilerin Modern Sanata Saldırısı ve “Yoz Sanat” Sergisi
Paris’teki Musée Picasso’da açılan “Degenerate Art: The Trial of Modern Art Under Nazism” (Yoz Sanat: Nazizm Altında Modern Sanatın Yargılanışı) adlı sergi, 1937 yılında Nazi Almanyası’nda açılan ünlü “Entartete Kunst” (Yoz Sanat) sergisine gönderme yapıyor. O dönem Hitler, modern sanatı “çarpık, ahlaksız ve Alman kültürüne yabancı” ilan etmişti. Sanatçılar, eserleriyle birlikte hedef alınmış; heykeller, resimler ya yok edilmiş ya da müzelerden sürülmüştü.
Sergide yer alan Otto Dix, George Grosz, Marc Chagall ve Emy Roeder gibi sanatçıların eserleri, Nazi iktidarının sanat üzerindeki baskısına karşı bir başkaldırı niteliğindeydi. Modern sanatın özgürlükçü, deneysel ve toplumcu yönü, totaliter rejimler tarafından tehlike olarak algılanmıştı.
Trump’ın Portresi ve Müze Temizliği: Estetik mi, Sinyal mi?
Trump’ın Beyaz Saray’da astırdığı yeni portresi – bir saldırı sonrası “direniş” pozunu simgeleyen yumruk havada bir duruş – güç, otorite ve kontrol arzusunun estetik bir ifadesi gibi okunuyor. Ancak kültür uzmanlarına göre bu tarz simgesel görseller, yalnızca bir “gösteri” değil; aynı zamanda toplumda belli bir sanat anlayışını dayatma çabasının da parçası.
Trump’ın yakın danışmanlarından JD Vance’in, Smithsonian müzelerinde “uygunsuz ideolojilerle yüklü” eserlerin temizlenmesini istemesi, sanatın ve kamusal kurumların ideolojik süzgeçten geçirilmesine dair daha sistematik bir çabanın varlığını düşündürüyor.
Kültür Savaşları Nerede Başlar, Nerede Durur?
Tarih boyunca sanat, baskıcı rejimler için ya bir propaganda aracı ya da yok edilmesi gereken bir tehdit olmuştur. Bugün de benzer bir dalga yükseliyor olabilir mi? Bu noktada Trump’ın kültürle kurduğu ilişki, yalnızca siyasi değil, simgesel ve psikolojik bir alanı da işgal ediyor.
“Yoz sanat” kavramı, 1930’larda Almanya’da yalnızca bir estetik tercih değil, bir temizlik politikası olarak işlev görmüştü. Bugün aynı kavramlarla değil belki, ama benzer bir mantıkla sanatçıların, eserlerin, sergilerin ve müzelerin yeniden “tanımlanması”, demokrasiyle bağdaşmayan bir sınır inşasına işaret edebilir.
Serginin Anlattığı: Hafızanın Uyarısı
Paris’teki Picasso Müzesi’ndeki bu sergi, yalnızca Nazi dönemine ışık tutmuyor; aynı zamanda bugünün kültürel iklimine karşı tarihsel bir uyarı görevi de görüyor. Çünkü geçmişte sanat üzerinden başlatılan kültürel ayrımcılık, yalnızca resimlerle sınırlı kalmamış; düşünceye, insana ve kimliğe kadar ulaşmıştı.