Bilim insanları, evrenin ilk 1 milyar yılına tarihlenen ve şimdiye kadar tespit edilen en büyük radyo jetini keşfetti. Samanyolu Galaksisi’nin iki katı genişliğinde olan bu devasa radyo jeti, uzak geçmişi gözlemlemeyi zorlaştıran kozmik perdeyi aşmayı başardı.
Dünya çapındaki teleskopların yaptığı gözlemler, bu radyo jetinin bir kuasardan yayıldığını ortaya koydu. 200 bin ışık yılı genişliğe sahip olan bu yapı, erken evrenin en büyük gözlemlenen yapılarından biri olarak kayıtlara geçti.
Erken Evrenin En Büyük Radyo Jeti
Büyük Patlama’nın ardından evrenin ilk dönemlerinde kozmik mikrodalga arka plan ışımasının gölgelemesi, uzak nesneleri tespit etmeyi zorlaştırıyordu. Ancak NOIRLab’dan Anniek Gloudemans ve ekibi, bu büyük kozmik engeli aşarak böylesine devasa bir radyo jetini ilk kez gözlemlemeyi başardı.
Gloudemans, keşifle ilgili yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Bu nesne o kadar aşırı ki, Dünya’dan gözlemleyebiliyoruz, üstelik inanılmaz derecede uzak olmasına rağmen.”
Bu Devasa Jeti Besleyen Kuasar Ne Kadar Güçlü?
Birkaç yıl önce keşfedilen bu radyo jetini oluşturan kuasar, evrenin mevcut yaşının yalnızca %9’u olduğu bir dönemde, yani ilk 1.2 milyar yıl içinde oluştu.
Kuasarlar, evrendeki en parlak nesneler arasındadır. Bir galaksinin çekirdeğinde bulunan devasa bir kara deliğe gaz ve tozun düşmesiyle ortaya çıkarlar ve muazzam miktarda enerji açığa çıkararak olağanüstü parlaklık üretirler.
- Bu kuasarın kütlesi, Güneş’in 450 milyon katı.
- Merkezindeki kara delik ise görece küçük bir kütleye sahip.
- Ancak çift yönlü radyo jetleriyle evrene büyük miktarda enerji yayarak uzak mesafelerden bile gözlemlenebilir hale geliyor.
Gözlemevlerinden Büyük Katkı
Bu keşif, Avrupa, Hawaii ve Teksas’taki gözlemevlerinin ortak çalışmalarıyla yapıldı ve bulgular Astrophysical Journal Letters’da yayımlandı.
Bilim insanları, evrenin erken dönemindeki radyo jetlerinin izlerini sürebilmenin, kara deliklerin ve kuasarların nasıl evrimleştiğini anlamada kritik bir rol oynayacağını belirtiyor.
Bu keşif, evrenin ilk zamanlarına dair bilinmeyenleri aydınlatabilecek devrim niteliğinde bir gelişme olarak görülüyor.