Çinli bilim insanları, 100 kilometre uzaklıktan insan yüzlerini tespit edebilen gelişmiş bir casus kamera geliştirdi. Bu yeni nesil gözetleme sistemi, sentetik açıklıklı lidar (SAL) teknolojisini kullanarak gece-gündüz fark etmeksizin 2D ve 3D yüksek çözünürlüklü görüntüler oluşturabiliyor.
Sistem, bir uyduya veya Çin’in Tiangong Uzay İstasyonu’na monte edilerek küresel ölçekte gözetleme yapabilecek kapasiteye ulaşabilir.
SAL Teknolojisi Nasıl Çalışıyor?
SAL (Sentetik Açıklıklı Lidar), geleneksel görüntüleme sistemlerinden farklı olarak optik ışık dalgalarıyla çalışıyor. Bu teknoloji, hedefe ışık enerjisi darbeleri göndererek geri yansıyan sinyalleri analiz ediyor ve yüksek çözünürlüklü 3D haritalar oluşturuyor.
SAL teknolojisinin avantajları:
✅ Gece ve gündüz fark etmeksizin çalışabiliyor
✅ Bulutlu hava koşullarında dahi görüntüleme yapabiliyor
✅ Yüksek hassasiyetle mesafe ölçümü ve yüzey modellemesi gerçekleştirebiliyor
Geleneksel radar ve optik sistemlere kıyasla 10 ila 100 kat daha hassas sonuçlar üreten bu sistem, casusluk ve istihbarat faaliyetlerinde büyük bir devrim olarak görülüyor.
100 Kilometre Uzaklıktan İnsan Yüzü Tanıma Başarısı
Pekin’deki Çin Bilimler Akademisi Havacılık ve Uzay Bilgi Araştırma Enstitüsü tarafından geliştirilen sistem, Çin’in kuzeybatısındaki Qinghai Gölü üzerinde test edildi. Yapılan deneyde:
- 101,8 kilometre uzaklıktaki bir hedefi yüksek netlikte görüntülemeyi başardı,
- 1,7 milimetrelik detayları ayırt edebildi,
- Mesafeleri 15,6 milimetre hassasiyetle ölçtü.
Bu veriler, SAL tabanlı casus kameranın dünya yüzeyinden çok daha keskin ve detaylı görüntüler elde edebileceğini gösteriyor.
Çin’in Uzaydaki Gözetleme Kapasitesi Genişliyor
Çin şu anda alçak dünya yörüngesinde yaklaşık 300 gözetleme uydusu işletiyor.
- 2023 yılında fırlatılan Yaogan-41 uydusu, Çin’e Hint-Pasifik bölgesi boyunca araba büyüklüğündeki nesneleri tespit etme yeteneği kazandırmıştı.
- Tiangong Uzay İstasyonu, 2021’den beri 340 ila 450 kilometre yükseklikte saatte 27.000 km hızla hareket ederek dünya üzerinde geniş çaplı gözlem yapıyor.
Bu yeni SAL sisteminin uzaya yerleştirilmesi durumunda, Çin’in küresel istihbarat yetenekleri çok daha güçlü hale gelebilir.
Uluslararası Güvenlik Endişeleri Artıyor
Bu gelişmiş gözetleme teknolojisi, Batılı ülkeler arasında büyük güvenlik endişelerine neden oldu.
Eski İstihbarat Görevlileri Birliği (AFIO) üyesi Robert Morton, teknolojinin oluşturduğu tehdidi şu sözlerle değerlendirdi:
“100 kilometreden milimetrik çözünürlük mü? Bu, gözetleme sistemlerinde bir sonraki seviye. Devletler ve ordular artık uzaydan çok daha detaylı takip edilebilir hale gelecek.”
Özellikle ABD ve Avrupa’daki güvenlik uzmanları, Çin’in yüz tanıma ve izleme sistemlerini yapay zeka ile birleştirdiğini ve bunun bireysel mahremiyet açısından ciddi riskler taşıdığını vurguluyor.
Çin hükümeti daha önce ABD hava sahasına giren casus balonlarıyla gündeme gelmiş, ayrıca yapay zeka destekli yüz tanıma sistemleri ve sosyal puanlama uygulamalarıyla bireylerin takibini artırdığı için eleştirilmişti.
Uzay Gözetleme Yarışı Kızışıyor
Çin’in geliştirdiği SAL tabanlı casus kameranın uluslararası istihbarat toplama alanında yeni bir dönem başlattığı düşünülüyor. Ancak diğer ülkeler de bu alanda çalışmalarını hızlandırıyor.
Örneğin İngiltere merkezli BAE Systems, PHASA-35 adını verdiği güneş enerjili insansız hava aracını (İHA) test etti. Bu sistem:
- 66.000 feet (20 kilometre) yüksekliğe kadar çıkabiliyor,
- 2026 itibarıyla 20 aya kadar kesintisiz uçabilecek,
- Düşük maliyetli bir gözetleme alternatifi sunuyor.
Bu gelişmeler, uzay ve hava gözetleme yarışının hız kazandığını ve ülkelerin istihbarat kapasitelerini artırmak için büyük yatırımlar yaptığını gösteriyor.
Bireylerin Mahremiyetine Yönelik Yeni Tehditler
Çin’in SAL tabanlı casus kamerasının uzaya ne zaman fırlatılacağı henüz bilinmiyor. Ancak uzmanlar, bu teknolojinin aktif hale gelmesi durumunda:
- Devletlerin ve orduların küresel hareketleri çok daha detaylı takip edilebilecek,
- Askeri ve sivil altyapılar doğrudan izlenebilecek,
- Bireylerin mahremiyetine yönelik yeni tehditler ortaya çıkabilecek.
Bu gelişmiş gözetleme sistemleri, uluslararası güvenlik ve gizlilik tartışmalarını daha da derinleştirecek gibi görünüyor.