Newcastle United, 70 yıllık kupa hasretine son verirken, kazanılan zaferin gölgesinde etik ve insan hakları ihlalleri tartışması büyüyor. İngiltere’de futbolseverler tarihi başarıyı kutlarken, Suudi Arabistan’ın kulüp üzerindeki etkisi, bu başarının “temiz” olup olmadığı yönündeki soruları gündeme taşıyor.
Kamuoyunun bir kesimi için bu kupa, sadece bir sportif başarı değil, aynı zamanda sporun araçsallaştırıldığı bir PR zaferi olarak okunuyor.
Suudi Sermayesinin Gölgesi: Sadece Futbol mu?
Newcastle United, 2021 yılında Suudi Arabistan Kamu Yatırım Fonu (PIF) tarafından satın alındı. Fonun başında, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın en yakın isimlerinden Yasir el-Rumayyan bulunuyor. El-Rumayyan’ın Wembley Stadyumu’nda Carabao Kupası’nı kaldırdığı an, birçok insan hakları savunucusu için bir dönüm noktası oldu.
Zira Suudi Arabistan’da kadın hakları aktivistlerinden gazetecilere kadar birçok muhalifin baskı altında tutulduğu, işkence gördüğü ve keyfi olarak hapsedildiği uluslararası raporlarla sabit. Bu bağlamda, kulübün başarısının arka planında “spor yoluyla imaj temizleme” yani sportswashing suçlamaları gündeme geliyor.
“Taraftarlar Arasında Vicdan Krizi”
Bazı Newcastle taraftar grupları, kupa sevincine rağmen sessiz kalmayı tercih etti. 1974’ten beri takımın peşinden giden John Hird’in kurduğu “NUFC Against Sportswashing” oluşumu, Carabao Kupası finalini tribünden değil, radyodan takip etti. Gruptan yapılan açıklamada, “Bu bir başarı değil, kirli bir zafer” ifadeleri kullanıldı.
Birçok taraftar için kazanılan kupanın neşesiyle Suudi rejiminin insan hakları karnesi arasında sıkışmak, ciddi bir vicdan muhasebesine neden oluyor.
“Sadece Futbol Değil, İmaj Operasyonu”
ALQST insan hakları örgütü yöneticisi Julia Legner, “Yeni Suudi Arabistan dünyaya açılmak istiyor ama bu esnada içeride reform isteyen tüm kadınlar hapsediliyor” diyerek ikiyüzlülüğe dikkat çekti. Legner’e göre, Newcastle’daki sessizlik, yalnızca Suudi rejiminin değil, aynı zamanda futbolun da etik sınavı.
Newcastle Kent Konseyi’yle görüşen Lina al-Hathloul, kardeşi Loujain’in hâlâ seyahat yasağıyla karşı karşıya olduğunu ve taraftarların kupa sevincinin bu tür acıları gölgelememesi gerektiğini ifade etti.
Sessizliğe Karşı Küçük Eylemler Bile Önemli
Legner, “Stadyumda bir siyasi mahkumun posteri bile bir fark yaratabilir. Fotoğraf olur, basına düşer ve belki bir yönetici rahatsız olur” diyerek küçük adımların bile önemli olduğunu vurguladı.
Kazanılan Kupadan Çok Daha Fazlası
Newcastle United’ın kupa zaferi elbette sportif bir başarı. Ancak bu başarı, etik kaygılar, insan hakları ihlalleri ve futbolun siyasi propaganda için kullanılması gibi derin sorularla iç içe geçmiş durumda. Futbol yalnızca 90 dakikalık bir oyun değil; aynı zamanda değerlerin, sistemlerin ve sessiz kalınan gerçeklerin aynasıdır.