İngiltere’nin Manchester Müzesi, alışılmış müze anlayışını kökten değiştiren bir yaklaşımla gündeme geldi. Avustralya’nın yerli Anindilyakwa topluluğu tarafından hediye edilen 12 adet kabuk bebek (dadikwakwa-kwa), her yıl çocuklar tarafından oynanması koşuluyla müzeye teslim edildi. Bu bebekler yalnızca sergilenmekle kalmıyor, aynı zamanda oynanarak yaşatılıyor.
9 Bin Millik Yolculuk ve 70 Yıllık Hikâye
Groote Takımadalarının geleneksel sahipleri olan Anindilyakwa halkı ile Manchester Müzesi arasında kurulan bu özel bağ, sadece kültürel değil, etik ve duygusal bir dayanışmanın da örneği. Müzede sergilenen objelerin geçmişi 1950’li yıllara kadar uzanıyor. İngiliz antropolog Peter Worsley tarafından topluluktan satın alınan veya takas edilen objeler, o dönem Anindilyakwa halkı tarafından kalıcı olarak verildiği düşünülmeyen eserlerdi.
2023 yılında Manchester Müzesi, aralarında mızraklar, bumeranglar ve bazı eski dadikwakwa-kwaların da bulunduğu 174 objeyi iade etti. Bu adım, yerli halkla kurulan diyaloğun temel taşı oldu.
Kabuk Bebeklerle Oynama Şartı
Anindilyakwa topluluğu tarafından müzeye verilen 12 yeni kabuk bebek, yalnızca cam vitrinlerde tutulmamak koşuluyla hediye edildi. Her yıl düzenlenecek etkinliklerle çocukların bu bebeklerle oynaması sağlanacak. “Dadikwakwa-kwa Come Out to Play” adlı etkinlik, okul tatilinde müzeye gelen çocuklar için organize ediliyor. Önceden rezervasyonla katılım sağlanan bu atölyelerde çocuklar bebeklerle kum üzerinde oynayarak hem eğleniyor hem de kültürel bir deneyim yaşıyor.
Bebekler “Yaşayan Varlıklar” Olarak Görülüyor
Bu kabuk bebekler Anindilyakwa kültüründe sıradan objeler değil. Ata ruhlarını taşıdığına, nesiller arası bilgiyi aktardığına ve oynandıkça yaşadığına inanılıyor. Genç liderlerden Amethea Mamarika, bu uygulamanın çocukların “atalarının izinden yürümeleri” için büyük anlam taşıdığını belirtiyor.
Manchester Müzesi’nin Yerli Perspektifler Küratörü Alex Alberda, konuyla ilgili şu sözleri paylaşıyor:
“Noeleen’e (Anindilyakwa yaşlılarından biri) ‘ya bebekler kırılırsa?’ diye sordum. Dönüp bana ‘onlar oyuncak, kırılabilirler’ dedi. Bu cevap her şeyi anlatıyordu.”
Alberda’ya göre bebeklerdeki yıpranma izleri, onların kullanıldığını, sevildiğini ve yaşadığını gösteriyor.
Anindilyakwa Sanatı Kalıcı Sergide
“Anindilyakwa Arts: Stories from our Country (Toprağımızdan Hikâyeler)” isimli sergi, kabuk bebeklerle birlikte birçok dikkat çekici eseri içeriyor. Sergide dev balık heykelleri, ipek şallar, mızraklar ve topluluğun dilini korumaya yönelik Anindilyakwa sözlüğü de yer alıyor. Tüm koleksiyon, yerli topluluğun ekolojik bilgeliğini, dilini, ticaret tarihini ve sanat anlayışını yansıtıyor.
Kolonyal Anlatılardan Toplumsal İş Birliğine
Anindilyakwa halkı ile kurulan bu iş birliği, sömürge döneminden kalma müzecilik anlayışına karşı güçlü bir alternatif sunuyor. Yerli bir toplulukla birlikte hazırlanan sergi, “batılı gözle anlatılan yerli hikâyeleri” yerine, anlatının bizzat sahipleri tarafından şekillendirilmesini sağlıyor.