Uluslararası hukuk alanında önemli bir isim olan Philippe Sands, yıllardır üzerinde çalıştığı ve yankı uyandıran üçlemesinin son kitabı 38 Londres Street ile bir kez daha okurlarını savaş suçlarının karanlık dünyasına davet ediyor. Nazi suçlularını, Güney Amerika’daki faşist rejimlerle bağlantılarını ve adaletten nasıl kaçtıklarını anlatan kitap, bir yandan hukuk mücadelesini, diğer yandan kişisel ve ahlaki sorgulamaları derinlemesine işliyor.
Nazi Komutanından Pinochet’ye Uzanan Kanlı Yol
Sands, önceki kitaplarında Nürnberg’e uzanan hukuki mücadeleyi ve Nazi komutanı Otto von Wächter’in izini sürmüş, şimdi ise Güney Amerika’nın en karanlık dönemlerinden birine, Şili diktatörü Augusto Pinochet dönemine uzanıyor. Kitap, özellikle eski SS subayı Walther Rauff’un hikayesine odaklanıyor. Rauff, İkinci Dünya Savaşı sırasında mobil gaz odalarının geliştirilmesinde görev almış, en az 90 bin Yahudi’nin ölümünden doğrudan sorumlu bir isimdi.
Pinochet ve Rauff: İki Kanlı Figür, Tek Güç Oyunu
Savaş sonrası Suriye’ye kaçan Rauff, burada bir süre istihbarat servislerinde çalıştıktan sonra, Augusto Pinochet ile tanışarak Şili’ye yerleşiyor. Sands, Rauff’un, Pinochet rejimi sırasında Londres Street olarak bilinen işkence merkezinde, kayıpların ve infazların doğrudan içinde yer aldığına dair izlerin peşine düşüyor. Ancak kitabın en çarpıcı noktası, Rauff’un sadece rejimin değil, Pinochet’nin de kişisel korumasına alınmış olması.
Pinochet’in Londra’daki Yakalanışı ve Direnen Adalet
Kitap, Pinochet’nin 1998 yılında İspanya tarafından çıkarılan bir yakalama kararıyla Londra’da gözaltına alınmasıyla zirveye ulaşıyor. Sands, bu süreçte doğrudan davanın hukuki ekibinde yer almış ve Pinochet’nin iadesi için mücadele etmişti. Ancak, 18 aylık ev hapsinin ardından Pinochet, sağlık gerekçesiyle Şili’ye geri gönderildi. Sands, bu durumu “hukukun, siyasetin kirli oyunlarına teslim olduğu anlardan biri” olarak değerlendiriyor.
Sands’in Edebiyatla Yoğrulmuş Anlatımı
Sands’in en dikkat çekici özelliklerinden biri, katliamlar ve işkenceler gibi en karanlık konuları bile demonize etmeden, soğukkanlı bir dil ve hukuki titizlikle anlatması. Yazar, Rauff ve Pinochet gibi figürlerin bazı tanıklıklar tarafından hâlâ “sevimli” ve “baba figürü” olarak tanımlanmasına da yer veriyor. Bu durum, suçların ağırlığını daha da artırıyor.
Kitapta yazarın kişisel bağı da eksik değil. Rauff’un, ailesinden bir akrabasının ölümünde doğrudan rol almış olma ihtimali, Sands’in bu hikayeye derin bir kişisel boyut kazandırmasına neden oluyor. Ayrıca, Pinochet rejimi tarafından işkenceyle öldürülen Carmelo Soria’nın, yazarın eşinin ailesiyle olan bağlantısı da bu trajediyi daha somut ve insani bir boyuta taşıyor.
Yüzleşme Zor, Gerçek Kaçınılmaz
38 Londres Street, Pinochet ve Rauff’un işledikleri suçlara rağmen, adaletin tam anlamıyla yerini bulamadığını gösterse de, en azından gerçeklerin artık gizlenemediğini kanıtlıyor. Sands, bu kitabıyla hem tarihçilere hem de insan hakları savunucularına güçlü bir belge bırakıyor.