Kitap tutkunlarını heyecanlandıran bir başlık oldu değil mi? Evet, tam olarak bu etkiyi vermek istedim! Gerilimlerin takipçisi Agatha Christie’den James Bond’un yaratıcısı Ian Fleming’e; edebiyat tarihine altın tozlarıyla iz bırakmış dünyaca ünlü yazarların evlerinde konaklayabileceğinizden bahsediyorum! Özellikle edebiyat ve seyahat bağımlılarını buraya alalım…
Şu dünyada ‘yeni alınmış kitap sayfalarının kokusu’ diye bir gerçek olduğunu düşünen kaç kişiyiz? Saatlerinizi kitapçılara adadıktan sonra “İşte bu!” dedirten o kitabı buldunuz. Ve yeni aldığınız kitabı okumaya başlamak için dakikaları sayıyorsunuz. İşte ben o beklenen an gelince, heyecandan bir türlü kitaba başlayamayanlardanım. Kapağını incelerim. Arkasını defalarca yeniden okurum. Ve tabii ki henüz tek bir kırışma gerçeklenmeyen, henüz yaşanmışlıkla dolmayan sayfaları hızlıca çeviririm. O kitap kokusunu içime çekerim…
Gerçek Kitap Tutkunları Beni Anladı!
Geride bıraktığımız her gün, insanlık olarak dünyaya ayak uydurmaya çalıştığımız bir gerçek. Edebiyat dünyasının da bundan etkilenmeyeceğini düşünmemiz, imkansız! Son dönemde elektronik ortamdan kitap okuma furyası başladı. Bu iş için oldukça geniş kapsamlı uygulamalar, web siteleri var. “Yeter ki okusunlar!” bakış açısıyla hepsini tam gaz desteklememiz lazım; özellikler gençleri. Fakat konu Z’den çıkıp biraz Y kuşağına dönmeye başladığında görüyorum ki… Biz hala elimizde somut olarak sayfalarını parmaklarımızla çevirdiğimiz, etkileyen cümlelerin altını çizdiğimiz o eski usül trende daha yatkınız. Popüler kültürü konu alan başarılı kitaplar da var; ama klasiklerin yerini asla hiçbir şey tutamaz!
Özellikle benimle aynı duyguları paylaşanlar için, kalp atış hızınızı değiştirecek haberin detaylarına geçiyorum… Kitapla arası çok da iyi olmayan gezginler bile mutlaka ünlü yazarların evinin önünden geçmiştir. Ama haberleri yoktur. Mesela Roma’nın o meşhur İspanyol Merdivenleri’ne gitmişseniz, John Keats’in evinin önünden geçmişsiniz demektir…
Bir de ünlü yazarların evlerinin müzeye dönüştürülme olayı var.
Türkiye’den de bol örnek sayılabilirim bu müzeleştirilen yazar evlerine. Mesela Beyoğlu’da bulunan Orhan Kemal Müzesi; ünlü edebiyat ustasının anısını yaşatmak adına müze haline dönüştü. Burgazada’da Sait Fait Abasıyanık’ın son 10 senesini geçirdiği ev de şimdilerde müze olarak ziyaret edebileceklerinizden.
Ancak konumuz bir müze gezisinden, gündüz ziyaretinden çok daha fazlasını isteyenler… Dünyanın farklı noktalarında, dünyaca ünlü 5 yazarın evinde 1 gece konaklayabiliyorsunuz! İster eseriyle ister yazarıyla yakınlık kurun. İsterseniz de sadece yaratıcı bir kıvılcımı ateşleyin. Bu konaklama deneyimleri gerçek kitapseverlerin ölmeden önce tatması gereken bir deneyim!
Agatha Christie’nin Tatil Evi
Devon, İngiltere
Polisiye kitapların efsanesi Christie’nin romanları kadar gerçek hayatı da oldukça gizemli… Öyle ki ünlü yazar 1926’da haftalar boyunca, gizemli bir şekilde ortadan kaybolmuştu. Agatha Christie’nin Noel tatillerinden ve yaz aylarından vaktinin çoğunu geçirdiği ev “Greenway”; şimdilerde National Trust tarafından yönetiliyor ve gündüzleri halka açık turlarla gezilebiliyor. 18. yüzyıldan kalma bu gösterişli tatil evi; Miss Marple ve Hercule Poirot tutkunları için unutulmaz bir adres. Greenway’i sadece müze gibi gezmek istemeyen edebiyat tutkunları içinse; bu gösterişli malikanedeki özel daireyi kiralayabileceklerini söyleyeyim. Bu edebi konaklama deneyimi şansı yakalayanlar; ziyaretçiler gittikten sonra geceyi malikanede geçiriyor ve özel bahçeye erişim hakkını da kazanıyor. Konaklamanın yapıldığı bölüm ise dört yatak odalı ve iki katlı oldukça geniş bir alan.
Konuk dairesi modern unsurlarla çevrili olsa da, 1950’lerin Christie’si tarzına da oldukça yakın. Greenway’de, Death on the Nile eserinden çıkmış gibi görünen arkeolojik kazılardan elde ediler eserler de dahil olmak üzere yazarın kendi koleksiyonundan parçalar mevcut.
Austen Aile Konağı
Londra, İngiltere
İngiliz edebiyat tarihine damgasını vuran Jane Austen’ın romanları gibi yaşadığı evlerin de sayısı aslında bir hayli fazla. Ünlü yazar, bir din adamı olan babasının ölümünden sonra sürekli olarak ev değiştirmişti. Bu evlerden biri de Austen’in en sevdiği erkek kardeşi Henry’nin Londra’daki bu gösterişli konağı. Austen ve ailesi uzun süre bu konakta yaşamış ve ünlü yazar bu konakta birçok eseri üzerinde de çalışmalar yapmış. İşte bu konak, kapsamlı bir yenilenme sürecinin ardından 2020 yılında şık bir butik otele dönüştürüldü. “Henry’s Townhouse” ismiyle konuklarını ağırlayan otel binası ise 2. dereceden koruma altında olan bir yapı. Otelde konaklayanlar aynı zamanda döneme ait antikaları, Austen’ın ilk basımlarından oluşan koleksiyonunu ve ünlü yazarın erkek kardeşine yazdığı mektubun orijinalini inceleme şansı da elde ediyorlar.
Ian Fleming’in Sahil Villası
Oracabessa Körfezi, Jamaika
Ve işte her adımı James Bond kokan bir konaklama deneyimi! Ünlü serinin yazarı Fleming, yazar olmadan önce 1940’larda deniz istihbarat görevi için Jamaika’dayken bu bölgeye aşık olur ve bir gün geri döneceğine söz verir. Yıllar sonra verdiği bu sözü de tutar ve 15 dönümlük tropikal bir arazi satın alır ve kendisine harika bir villa tasarlar. Fleming, Jamaika’da yazdığı Dr. No, The Man with the Golden Gun ve Live and Let Die kitapları da dahil olmak üzere; 14 James Bond kitabının tamamını da bu evde kaleme aldı.
Fleming Villası olarak bilinen ev, yazarın ölümünden sonra “GoldenEye” adıyla çok daha büyük bir projeyle karşımıza çıktı. Lüksün ve inzivanın doruk noktası olan mülkün tamamı; casusluğa dönüşen İngiliz yazarın hayatını ve çalışmasını tanımlayan özel ihtişam ve seksi incelik havasını koruyor. Bu iki yatak odalı villada; iki ek konuk evi, özeli bir uşak ve aşçı bulunuyor. Aynı zamanda kendi plajı ve yüzme havuzu olduğunu da belirtelim. Tabii en önemlisi ise 007’nin doğduğu Flemind’in orijinal yazı masası da bu evde bulunuyor.
Tennessee Williams’ın otel süiti
New York, ABD
Pulitzer Prize ödüllü oyun yazarı Tennessee Williams, hayatının son dönemlerinde Midtown Manhattan Hotel Elysée’yi ana üssü yapmıştı. Diğer çalışmalarının yanı sıra The Glass Menagerie ve A Streetcar Named Desire‘ı da yazan Williams, 1960’ların sonlarında Elysée’ye yerleşti ve 1983’teki ölümüne kadar orada kaldı.
İkamet ettiği yıllar boyunca, daktilosuna aralıksız 24 saat dokunarak konuklarını uyanık tuttuğu da söylentiler arasında! Bugün otel konukları, Williams’ın alışılmadık meskeninin bir parçası olan yerde konaklayabiliyorlar. Zamanında Sunset Süiti olarak bilinen, şu anda 900 metrekarelik (Williams’ın yaşadığı geniş süitin çoğunu kaplayan) alan, Tennessee Williams Süiti olarak yeniden adlandırıldı ve oyun yazarının hayatı ve kariyerine dair fotoğraflar ve el yazısıyla yazılmış notlarla süslendi…