Kendi gölgemle kavga etmek yerine, mağlubiyetlerime “merhaba” demeyi öğrendiğimde büyüdüm.
Hikâyeler okudum.. Hikâyeler dinledim.. Hikâyeler anlattım. Devrildim.. Doğruldum.. Evrildim.. Eksildim.. Eskidim.. Ama bitmedim!
Aksine, her eksildiğimde bir kat daha çoğaldım.. Her eskidiğimde bir kat daha yenilendim..
Annemin şımarık kızı, babamın gözünün nuruydum.. Oğlumun eşsiz annesi, eşimin pek kıymetlisiydim.
Ben yıllardan, yıllar benden geçti.
Belki yaşlandım, belki yaş aldım hayattan.
Herkes kadar masum, herkes kadar suçluydum. Bazen hiç kimse, hiçbir şeydim bazen. Aklımın hatırlamadığı, zekâmın yetmediği zamanlar oldu. Ama.. yüreğimin yerini hiç unutmadım!
Dili geçmiş zaman, mişli geçmiş zamandım. Ama.. Çoğunlukla şimdiki zamanda boğdum, andan ibaret yaşanmışlıkları.
Peky, neresindeydim kâinatın? Kendime kadar mıydım, dünyaya yeter miydim?
Şarkılardan, şiirlerden geçtim.. Yeşillere, morlara boyandım. Aktım, karaydım. Gri? Hiç olmadım! Ellerim.. Şifa olsun isterdim, dokunduğu her şeyi iyileştirsin. Gözlerim.. anlam olsun isterdim değdiği her göze. Sesim.. Huzur olsun duyan herkese. Ben? Ben kollarımı iki yana açtığımda, dünyayı kucaklamaya yetsin isterdim.
Kucaklardım da!
Sonra da, açar, dinlerdim bi “wonderful life”!
“Burada yeniden kendi başımayım
Güneş ışığında apaçık
Kaçmaya ve saklanmaya ihtiyaç yok
Gülmeye ve ağlamaya ihtiyaç yok
Bu mükemmel, mükemmel bir hayat!”
Şiba Üreşen