Evet… Çünkü onun bir hikayesi vardır. Yani evet, ben şimdi oturayım, bir karikatür düşündüm ve onu çizeyim değil, kağıda ya da şimdiki adıyla tablete çizdiğiniz zaman onun bir geçmişi de oluyor. Çünkü siz oturup onun için bir mesai harcıyorsunuz. Orada çizdiğiniz bir adamın, bir tane kedinin, bir köpeğin ya da kuşun ya da her neyse hepsinin aslında bir hikayesi var.
Zaten o hikayeler bütünleştiği zaman karikatür oluyor ve işte film senaryosu oluyor. Karikatür çizerken, onun hikayesini oluşturmak önemli.
Mesela… Kırık Leblebi…
Biz Limon dergisini kurduğumuz zaman sevgili Atilla Atalay, bir arkadaşa şey demişti: “Ya arkadaşlar, biriniz bir gün bir köşe yaparsa adını “Kırık Leblebi” koysun. Bu fikir, bizim çok hoşumuza gitti. Şimdi adını ‘Kırık Leblebi’ koysun diyor, biz “Kırık Leblebi” koyuyoruz. Sonra insanlar diyor ki “Neden Kırık Leblebi?”
İşte bu yüzden Kırık Leblebi. Sorun diye 🙂 Bu kadar basit.
Mesela… Dedeler…
Bakırköy’de bir gün bir çay bahçesinde oturup espri düşünüyordum. O oturduğum çay bahçesine de yaşlı insanlar geliyormuş sürekli. Orada çok tuhaf bir şey gözlemledim. Orada oturan yaşlılar işte diyor ki ‘Cevdet nerede? ‘Cevdet bu sene öldü’ cevabını duydukları zaman çok tuhaf olacak ama belki de farkında olmadan sevindiklerini gördüm. Sevindikleri şey tam olarak ne biliyor musun? ‘Tamam biz yırttık bu sene.’
Çünkü yaşlı insanlar daha çok kışın dayanamazlar ve hayatlarını kaybeder. Karikatür çizmek ise bu gibi durumları anlamamızı sağlar. Tamam bu genel bir kural değil ama öyle bir şey var. Onlar da işte ‘biz bu sene de baharı gördük. Şimdi sırtımıza gene güneş vuruyor, yırttık gibi’ bir duyguya kapılıp seviniyorlardı.
Orada oturup ben bir karikatür çizdim, çizdim diyorum ama bir tane karikatür çiziyorsunuz. O çizdiğiniz karikatür sizi içine alıyor. O çok işlenmemiş ve bakir bir konu olduğu zaman ‘siz bir dakika ya çok güzel bir şey buldum’ diyorsunuz. Ondan sonra arkası geldi. Bir süre sadece Dedeler’i ve Nineler’i çizdim. Bir gün ODTÜ’de imza günündeyiz. Beni çok şaşırtan bir şey oldu. Suratları hızmalı, yerlere kadar uzanan deri mont giymiş iki kız geldi yanıma ve bana bir popstara davranır gibi karikatürden alıntılar yaparak davrandılar.
Ve ‘Tişörtlerimize Dede karikatürü çizer misiniz?’ dediler. Dede karikatürü çizdim, sonra da dedim ki ‘niye siz?’ Şaşırdım çünkü çok alakasızlardı. Kızlar dedi ki “Ya biz aile büyüklerimizle; dedelerimizle, ninelerimizle çok otomatik muhabbet yapıyormuşuz. Sizin karikatürlerinizi gördükten sonra bunu anladık.”
Bu benim çok hoşuma gitti. O kadar marjinal iki insanın benim köşede çizdiğim karikatürlerden feyiz alıp ‘Biz aslında daha samimi bir ilişki kurabiliriz büyüklerimizle, bunu sizin sayenizde anladık’ demeleri benim çok hoşuma gitti.
İşte bu nedenle her karikatür, yani Karikatür, bir senaryodur…
Sevgilerimle,
Suat Özkan …