Succession dizisiyle medya imparatorluklarını hicveden Jesse Armstrong, bu kez yönünü teknoloji milyarderlerine çevirdi. Yeni filmi Mountainhead, Elon Musk, Sam Altman ve Peter Thiel gibi figürlerden esinlenen karakterlerle, yapay zekâ çağındaki kibirli milyarderlerin trajikomik portresini çiziyor.
Filmde Steve Carell’in canlandırdığı karanlık bir sermaye büyücüsü ve diğer “tech bro” karakterler, bir kayak dağ evinde yapay zekânın dünyayı kaosa sürüklemesini izlerken kendi aralarındaki güç mücadelesine dalıyor. Jesse Armstrong’un ifadesiyle, Mountainhead “kısa, acı ve baştan sona bir bobsleigh yarışı gibi”.
Jesse Armstrong: “Elon Musk’a Acıyorum”
Röportajda Armstrong, Elon Musk hakkında şu ifadeleri kullandı:
“Musk dünyaya ciddi zarar verdi ama ona büyük bir sempati de duyuyorum. Çocukken zorbalığa uğramış ve babasıyla sorunlu bir ilişkisi olmuş. Bu bir travmanın sonucu olabilir.”
Ancak Armstrong burada durmuyor. Travmatik geçmişlerin her hatayı meşru kılmadığını da vurguluyor: “Her zorbalığa uğramış çocuk, sahnede Nazi selamı verir hale gelmez.” Bu sözler, Musk’ın geçmişteki tartışmalı jestlerine açık bir gönderme niteliği taşıyor.
“Yapay Zekâ Kanseri İyileştirecek… Ama Gezegeni De Yakabilir”
Armstrong’un filminde yapay zekânın tüm problemleri çözebileceğine dair sarsılmaz inanç, ironik bir dille eleştiriliyor. Filmdeki karakterler, “AI sayesinde her şey yoluna girecek” benzeri repliklerle teknoloji sektöründeki gerçek hayalperest kibiri yansıtıyor.
Armstrong bu sahneleri açıklarken şöyle diyor:
“Gerçekten bu kadar saf olmayı istemem ama onlar öyle. Gezegeni AI ile yakacağız, sonra da ‘hallederiz’ diyeceğiz. Çünkü biz teknoloji baronuyuz!”
Mountainhead ile Succession Arasında Bir Bağ Var Mı?
Bir medya hanedanını anlatan Succession’dan sonra Armstrong, teknoloji dünyasına geçişiyle “başka bir imparatorluğu” hedef almış gibi görünüyor. Ama kendisi, Mountainhead’i asıl olarak erkeklik, hiyerarşi ve bağlantı kurma çabası üzerine kurduğunu söylüyor. Hatta bu filmle Peep Show arasında daha büyük bir bağ kuruyor.
Filmdeki mizah, Musk ve Altman gibi isimlerin kendini dev aynasında gören halleriyle dalga geçiyor. Armstrong’a göre bu karakterlerin trajedileri kadar saçmalıkları da komik: “Söylediklerinin yüzde 50’si tamamen yerinde olabilir, ama diğer yarısı? Saf saçmalık.”
Jesse Armstrong’un Sonraki Adımı: Bonnet Dramalar?
Günümüzü anlatan hikâyelerle ünlenen Armstrong, “başlık dramaları” gibi dönem yapımlarına da açık olduğunu söylüyor. “Kendimle çelişmek istemem ama belki de geçmişe dönmek istiyorum” diyerek, yazarlık tarzını sorgulayan dürüst bir portre çiziyor.
Armstrong’un Tokat Gibi Finali: “Artık Diğer İnsanların Gerçek Olduğunu Hatırlamıyorlar”
Jesse Armstrong’un asıl eleştirisi, teknoloji baronlarının insanlara karşı duyarsızlığı. Onlara göre, kendi gerçeklikleri her şeyden önemli. Armstrong şöyle diyor:
“O kadar izoleler ki, diğer insanların gerçek olduğunu hatırlamayı bıraktılar. Bazılarıysa, zaten hatırlamaya hiç çalışmıyor.”
Bu cümle, filmin ve Armstrong’un bakış açısının özetini veriyor: Gücün, yalnızca kibirle değil, empati kaybıyla da geldiği bir çağda yaşıyoruz.