Kırk ikiymişim… Saçlarımın üçte ikisi beyazlamış… Yıllara teslim olmuş, tenim biraz salmış kendini… Kaz ayaklarım keskinleşmiş… Düne göre yaşlı, yarına göre gençmişim! Güne göre… Benmişim!
Hiçbir iskambil falında çıkmamışım kimsenin bahtına. Çünkü, benmişim! Rüzgara teslim, güneşe yoldaşmışım. Yağmur’la yağmış, sis’le sinmişim!
Yeşilmişim, mormuşum, almışım, akmışım.
Kavga bilmem, lakin bi şiir okurum ruhumu acıtana. Kötülük geçmez aklımdan, Allah’a emanet, der geçerim yüreğimi burkana. Küfür ederim, ederim ve fakat yakmam kimsenin canını. Canımı yakanı da.. Havale ederim.. (İlahi) Yetkiliye!
O, onu giymiş, (ya da giymemiş), O bunu içmiş, O buna dokunmuş, O buna heves etmiş, O gelmiş, O gitmiş, O kalmış, O kalmamış, O reddetmiş, O bağrına basmış, O bir film yıldızıymış, O çöpçüler kralıymış, O bağnazmış, O modernmiş, O baş rolmüş, O figüranmış, O zaten sarhoş bi balık, bi topal martıymışım ben de..!
Nihayetinde, koskoca ya da belki aslında küçücük bir kırk iki yıla sığınmış, ürkek, aciz, toy, ham, acemi.. yahut aykırı kimliğinde beden bulmuş, ürkek bir can’ken, iddiasızca notlar bırakmaktır misyonum hayata!
Eyvallah!
Haaa.. Aslında bir kaç satır önce bir alıntı yapmıştım ve fakat bu satırda tekrar bahsetmem icap ederse diye;
Dinle!
Ezgi’nin Günlüğü, Sarhoş Balık ile Topal Martı!
Ayrıca; iyi ki.. D O Ğ D U M! ki.. Kainatta cürmünle eş değer bir Onur’la gururlandım! Hamdım, doğdum.. Hamdım, doydum!