Geleceğe Dönüş, 3 Temmuz 1985’te vizyona girdiğinde kimse onun bu kadar büyük bir fenomen olacağını tahmin etmiyordu. Zaman yolculuğu temalı bu eşsiz komedi filmi, sadece dönemin değil, sinema tarihinin en çok sevilen yapımlarından biri hâline geldi. 40. yılını kutlayan bu kült klasiğin kamera arkasında yaşananlar, bugün bile tartışılmaya devam ediyor.
Zaman Yolculuğunun Altın Çağı
1980’lerin ikonik filmleri arasında yer alan Geleceğe Dönüş, sıradan bir lise öğrencisi olan Marty McFly ile eksantrik bilim insanı Doc Brown’un geçmişe yaptıkları inanılmaz yolculuğu konu alıyordu. Bir DeLorean marka otomobilin zaman makinesine dönüşmesiyle başlayan macera, izleyicilere hem nostalji hem de kahkaha dolu dakikalar yaşattı.
Filmin başarısı, yalnızca güçlü senaryosu ve oyunculuk performanslarıyla değil, aynı zamanda 1950’ler ile 1980’ler arasındaki kültürel karşılaştırmalarla da şekillendi. O dönemdeki telefonlar, müzikler, giyim tarzları ve sosyal değerler, seyirciye zamanın nasıl geçtiğini eğlenceli bir dille gösteriyordu.
Asla Yeniden Çekilemeyecek Bir Hikâye
Filmin ortak senaristi Bob Gale, bugünün stüdyo ortamında Geleceğe Dönüş gibi bir filmin çekilmesinin mümkün olmayacağını söylüyor: “Marty ile Doc arasındaki ilişkiyi yanlış anlayacak, filmde pedofili arayacak insanlar olurdu.”
Gale’in senaryoyu yazmasına ilham veren olay da oldukça sıradışı: Babasının lise yıllığına rastlayıp, “Acaba babamla aynı sınıfta okusaydım arkadaş olur muyduk?” sorusunu sorması. Bu düşünce, zaman yolculuğuna dayalı bu eşsiz kurguya kapı aralamış.
Bir Karakter Değişikliği, Bir Başarı Hikâyesi
Başroldeki Michael J. Fox, aslında ilk tercih olmasına rağmen çekim takvimi uymadığı için başlangıçta rolü alamamıştı. Yerine getirilen Eric Stoltz, çekimlerin ilk haftalarında filmin tonuna uymadığı fark edilince projeden çıkarıldı. Stoltz’un yerini alan Fox, Family Ties dizisinde çalışmaya devam ederken setteki çekimleri gece yaparak projeye dahil oldu. Sonuç mu? Sinema tarihinin en unutulmaz performanslarından biri.
Lea Thompson, filmde Marty’nin annesi Lorraine’i canlandırdı. Hem genç hem yaşlı haliyle oynadığı bu karakterin içinde bulunduğu Oedipus esintili sahneler, riskli ama zekice yazılmıştı. Thompson, “Kendi oğluna âşık olan bir kadını oynamak çok komikti. Mizahın sınırlarında gezindik ama o çizgiyi aşmadan ilerledik,” diyor.
Kültürel Dönüm Noktası
Filmdeki sahneler o kadar ikonikleşti ki, dönemin ABD Başkanı Ronald Reagan, filmde geçen “Ronald Reagan mı başkan?” şakasını çok sevip kendi konuşmalarında bile kullandı. “Yollar gerekmeyecek” repliği ise Reagan’ın 1986’daki ulusa seslenişinde alıntılandığı gibi, birçok politik figür tarafından da tekrarlandı.
Devam Filmleri ve Miras
1989’da gelen Geleceğe Dönüş 2, 2015’e yapılan yolculukla dikkat çekmişti. Filmdeki kötü karakter Biff Tannen’ın Trump benzeri bir figüre dönüşmesi ise zamanla daha çok dikkat çeker oldu. Bob Gale, bu benzetmeyi kısmen doğruluyor: “Biff’in casino sahibi versiyonu Trump’tan esinlenmişti ama karakterin kökeni farklı.”
1990’daki üçüncü film ise western temalıydı. Bu filmle seri tamamlandı. Fakat Michael J. Fox’un 1991’de Parkinson hastalığı teşhisi almasıyla kariyeri farklı bir yola girdi. Buna rağmen Fox, yıllar boyunca hastalıkla mücadele edip oyunculuğa devam etti.
Neden Hâlâ Konuşuluyor?
Geleceğe Dönüş, her jenerasyonun kendini bulabileceği temalara sahip. Aile, kader, kimlik, seçimler ve toplumsal değişim gibi kavramları hem eğlenceli hem düşündürücü bir biçimde işliyor. Belki de bu yüzden 40 yıl geçse bile hâlâ konuşuluyor, izleniyor, seviliyor.
Filmin yapımcısı Bob Gale, bu başarıyı şöyle özetliyor: “Eğer Michael J. Fox olmasaydı, belki de şu anda bu röportajı yapıyor olmazdık.”