Fransa Senatosu’nun onayladığı yeni yasa, Shein ve Temu gibi dijital platformlara dayalı ultra hızlı moda markalarının reklam yapmasını yasaklıyor. 2025’te yürürlüğe girecek düzenlemeye göre bu firmalar ürün başına çevre vergisi ödeyecek, çevresel etki puanlarını kamuoyuna açıklamak zorunda kalacak. 2030’da bu vergi ürün başına 10 euro’ya kadar çıkabilecek.
Fransa Çevre Bakanı Christophe Béchu, bu yasa ile amaçlarının bilinçsiz tüketimi azaltmak, karbon salımını düşürmek ve tekstil atıklarını sınırlamak olduğunu açıkladı.
Yasanın Hedefi Gerçekten Çevre Mi?
Avrupa Komisyonu’nun 2023 tarihli Sürdürülebilir Tekstil Stratejisi’ne göre sadece AB içinde yılda 5.8 milyon ton tekstil atığı üretiliyor. Ancak yasa detaylarına bakıldığında “sürdürülebilirlik” kadar ekonomik korumacılık da dikkat çekiyor. Çünkü yasa, yalnızca dijital platformlar üzerinden satış yapan, fiziksel mağazası bulunmayan Asya merkezli markaları hedef alıyor.
Zara, Mango ve Stradivarius gibi Avrupa merkezli hızlı moda markaları ise yasa kapsamı dışında tutuluyor. Aynı üretim modelini uygulamalarına rağmen bu ayrım, yasanın çevreye değil, Avrupa pazarına hizmet ettiği yorumlarına neden oluyor.
Çinli Devlere Karşı Ekonomik Savunma Hattı
Shein, 2023’te yalnızca Fransa’da 300 milyon euro ciro yaptı ve bu rakamın 2024’te %30 artması bekleniyordu. Temu ise aylık 11 milyon kullanıcıyla Fransa’da TikTok’tan sonra en hızlı büyüyen uygulama konumunda. Hal böyleyken yasanın ekonomik rekabeti dizginlemeyi amaçladığı açıkça görülüyor.
Sosyal medyada yapılan yorumlar da bu görüşü destekliyor: Kullanıcılar, bu yasanın çevreci değil “dijital Çinli markalara karşı alınmış stratejik bir önlem” olduğunu belirtiyor. Ayrıca LVMH ve Kering gibi Fransız moda devlerinin bu düzenlemede dolaylı etkisi olduğuna dair şüpheler de yaygın.
Sürdürülebilirlik Mi, Görünürlük Mü?
Yasanın çevreci etkisi kadar çelişkileri de mevcut. Öncelikle “ultra hızlı moda” tanımı oldukça belirsiz. Günlük binlerce ürün yükleyen Shein kadar, haftalık koleksiyon yenileyen Zara’nın modeli de sorgulanmalı.
İkinci olarak, yasa üretim süreçlerinden çok reklam ve satış kanallarına odaklanıyor. Karbonsuz üretim, etik işçilik veya geri dönüşüm gibi konular kapsam dışında kalıyor. Avrupa merkezli markalar bu alanlarda denetim dışı kalırken yalnızca dijitalde faaliyet gösteren markalar cezalandırılıyor.
Reklam Yasağı İfade Özgürlüğüne Çarpabilir
Yasa, içerik üreticilerinin markaları tanıtmasını da “reklam” kapsamına alıyor. Ancak hangi içeriğin reklam sayılacağı, bireysel paylaşımların nasıl denetleneceği belli değil. Bu da Avrupa’da ifade özgürlüğü tartışmalarını alevlendirebilir.
Yasanın sürdürülebilirlikten çok “görünürlük”ü sınırladığı yönündeki eleştiriler haklılık kazanıyor. Üretim ve sevkiyat sistemlerini değiştirmeyen ama yalnızca reklam alanını düzenleyen bu politika, moda sektöründe “yeşil dönüşüm” değil, politik niyetler taşıyor olabilir.
Sürdürülebilirlik Hâlâ Bir Pazarlama Dili Mi?
Fransa’nın hızlı moda yasası, çevre bilincinden çok ekonomik rekabeti düzenlemeye odaklanıyor gibi görünüyor. Sürdürülebilirliğin yalnızca bir söylem değil, üretim ve yaşam biçimi olması gerektiği bir kez daha ortaya çıkıyor. Ne yazık ki, çevre dostu politikalar hâlâ ekonomik korumacılığın maskesi olmaktan kurtulamıyor.
Kaynak: Derya Gürsel / Oksijen