Günümüzde çoğumuz, karşılaştığımız bir sorunun cevabını aramak için doğrudan Google Gemini, ChatGPT veya Siri gibi yapay zeka araçlarına yöneliyoruz. Ancak artan bilimsel bulgular, bu kolay erişimin uzun vadede insan zekâsı üzerinde olumsuz etkiler yaratabileceğini gösteriyor. Peki, yapay zeka gerçekten düşünme kabiliyetimizi köreltiyor mu?
Flynn Etkisi Dönemi Kapanıyor Mu?
Geçtiğimiz yüzyılda Flynn etkisi sayesinde dünya genelinde IQ skorları sürekli bir artış gösterdi. Ancak son yıllarda bu trendin yavaşladığı, hatta tersine döndüğü gözlemleniyor. Örneğin, İngiltere’de 1980 ile 2008 yılları arasında 14 yaş grubunun ortalama IQ’su iki puandan fazla düştü. Benzer şekilde, PISA testlerinde de matematik, okuma ve fen bilimleri alanlarında küresel ölçekte ciddi bir düşüş kaydedildi.
Bu veriler endişe verici olsa da, uzmanlar zekâdaki değişimlerin tek bir nedene bağlanamayacağını belirtiyor. Elizabeth Dworak gibi araştırmacılar, IQ’daki düşüşte beslenme, eğitim süresi, çevre kirliliği ve teknolojik gelişmeler gibi birçok faktörün etkili olduğunu söylüyor.
Bilişsel Yükün Yapay Zekaya Devri: Ne Kaybediyoruz?
İnsanlık tarihinde birçok kez yeni teknolojiler karşısında kaygılar yaşandı. Ancak bu kez farklı bir riskle karşı karşıyayız: bilişsel yükün sistematik şekilde yapay zeka araçlarına devri. Özellikle generatif yapay zeka sayesinde artık makaleler yazabiliyor, kod üretebiliyor ve sanat eseri oluşturabiliyoruz.
Ancak araştırmalar, bu kolaylığın bedelinin ağır olabileceğini gösteriyor. Michael Gerlich tarafından yapılan bir araştırmaya göre, sık AI kullanan bireylerde eleştirel düşünme becerilerinin belirgin şekilde zayıfladığı tespit edildi. Özellikle genç kullanıcılar, AI destekli araçlara bağımlı hale geldikçe, bağımsız düşünme yetilerini kaybetme riskiyle karşı karşıya.
Kritik Düşünme ve Yaratıcılığın Gerilemesi
Özellikle eleştirel düşünme yetisi, yapay zekanın gölgesinde büyük bir tehdit altında. Neden bir İngiliz yazar hakkında düşünelim ki, ChatGPT bizim yerimize bunu yapabiliyor, değil mi? İşte bu zihniyet, bağımsız düşünmeyi ve yaratıcı çözüm üretmeyi tehlikeye atıyor.
Ayrıca, yapay zekanın yaratıcılığı artırabileceğine dair bazı bulgular olsa da, genel yaratıcılık çeşitliliğinde azalma olduğu da gösteriliyor. Marko Müller‘in çalışmaları, özellikle sosyal medya üzerinden etkileşimli paylaşımın gençlerde yaratıcılığı artırabileceğini, ancak pasif tüketimin tam tersine etki ettiğini ortaya koyuyor.
Beynin Ödül Sistemi ve Yapay Zeka
İnsan beyninin ödül sistemi, yeni bir çözüm bulduğumuzda devreye giriyor ve bizi daha fazla öğrenmeye, risk almaya ve yaratıcı olmaya teşvik ediyor. Ancak AI tarafından sunulan hazır çözümler, bu doğal ödül mekanizmalarını harekete geçirmiyor. John Kounios gibi uzmanlar, bu durumun uzun vadede beynin öğrenme kapasitesinde ciddi gerilemelere yol açabileceği uyarısında bulunuyor.
Dil Öğrenimi, Demans ve Yapay Zeka
Dil öğrenmenin demans başlangıcını dört yıl kadar geciktirebildiği biliniyor. Ancak anında çeviri yapan uygulamaların yaygınlaşmasıyla birlikte, ikinci bir dil öğrenme motivasyonunun azalması, gelecekteki beyin sağlığımız için ciddi riskler oluşturabilir.
Geleceğe Nasıl Hazırlanmalıyız?
Cornell Üniversitesi’nden Robert Sternberg, doğru soruyu sormamız gerektiğini belirtiyor: “AI bizim için ne yapabilir?” yerine “AI bize ne yapıyor?” diye düşünmeliyiz. Çözüm ise, eğitimde köklü bir değişimden geçiyor. Michael Gerlich, okullarda eleştirel düşünme, sezgisel karar verme ve yaratıcı problem çözme gibi yetilerin yeniden merkezde olması gerektiğini savunuyor.
Çünkü yapay zeka burada kalıcı. Önemli olan, onunla nasıl sağlıklı bir etkileşim kurabileceğimizi öğrenmek.