İran Sansürüne Karşı Sanat: Mahsa Amini’nin Ardından İki Film Avrupa’da Gösterimde
Mahsa Amini’nin ölümünün ardından iki yıl geçti. İran’da, kadın haklarına ve özgürlüklere yönelik baskılar ve protestolar halen devam ederken, bu süreç içinde sanatsal bir direniş de ortaya çıkıyor. İranlı iki cesur yönetmen, sansür ve baskıya rağmen seslerini duyurmaya çalışarak, İran’da yaşananları tüm dünyaya aktarıyor. Bu direnişin en önemli örneklerinden ikisi olan “My Favourite Cake” ve “Kutsal İncir Tohumu” filmleri, Avrupa’da sinemalarda gösterime girerek, Mahsa Amini’nin ölümünden sonra ortaya çıkan protestoları ve toplumsal baskıları sanatsal bir dille gözler önüne seriyor. İran’ın mevcut durumuna karşı birer sanat manifestosu olan bu filmler, sansüre ve baskıya karşı direnen bir toplumun sesini yansıtıyor.
Mahsa Amini’nin Ardından: İran’da Sanatsal Direnişin Doğuşu
22 yaşındaki Mahsa Amini, 2022 yılında İran Ahlak Polisi tarafından başörtüsü kurallarına uymadığı gerekçesiyle gözaltına alınmış ve gözaltında hayatını kaybetmişti. Bu olay, sadece İran’da değil, dünya genelinde büyük yankı uyandırdı. Amini’nin ölümünden sonra İran genelinde başlayan protestolar, rejime karşı olan baskıyı daha da artırdı. Kadın haklarına yönelik kısıtlamalar ve toplu idamlarla gündeme gelen İran, sanatçıların da tepkisini çekti. Bu baskıcı düzen içerisinde sanatçılar, sansüre ve baskıya karşı seslerini duyurmak için çeşitli yollar aramaya başladı. İşte bu noktada sinema, önemli bir direnç aracı olarak öne çıkıyor.
“My Favourite Cake” ve “Kutsal İncir Tohumu”, İran’da yaşanan bu baskıcı dönemin sanatsal bir yansıması olarak izleyici karşısına çıkıyor. Bu filmler, yalnızca İran’daki baskılara karşı bir duruş sergilemiyor, aynı zamanda İran halkının yaşadığı zorlukları ve toplumun üzerindeki büyük baskıyı küresel bir izleyici kitlesine aktarıyor. Avrupa’da gösterime giren bu filmler, İran’daki sansür politikalarına ve hükümet baskılarına meydan okuyor.
“My Favourite Cake” – Hayatın Küçük Umutları Üzerine
İranlı yönetmenler Maryam Moghaddam ve Behtash Sanaeeha tarafından yönetilen “My Favourite Cake”, İran’daki baskıcı rejime karşı sanatsal bir tepki olarak öne çıkıyor. Bu film, Berlinale Film Festivali’nde prömiyerini yaptı ancak yönetmenler, İran’daki seyahat yasakları nedeniyle festivale katılamadı. Film, İran’da yaşayan Mahin adında yalnız bir dul kadının, hayatını yeniden şekillendirme mücadelesine odaklanıyor. Mahin, baskıcı İran toplumunda kaybettiği gençliği ve özgürlüklerini yeniden kazanma arayışına giriyor. Film, bu mücadelenin yanı sıra, İran’daki kadınların toplumsal baskılarla nasıl başa çıkmaya çalıştıklarını etkileyici bir şekilde gözler önüne seriyor.
“My Favourite Cake”, yalnızca bir kadının hayatındaki kişisel mücadeleleri değil, aynı zamanda İran’daki kadın hakları mücadelesini de sanatsal bir dille anlatıyor. Ancak film, yapım sürecinde de baskıya maruz kaldı. Filmin editörünün evine yapılan polis baskını ve çekim materyallerine el konulması, İran’da sanatın ne kadar ciddi bir sansürle karşı karşıya olduğunu bir kez daha gösteriyor.
“Kutsal İncir Tohumu” – İran Teokrasisine Cesur Bir Eleştiri
İranlı muhalif yönetmen Mohammad Rasoulof tarafından çekilen “Kutsal İncir Tohumu”, İran’daki teokratik rejimi ve bu rejimin yarattığı baskıyı derinlemesine ele alıyor. Film, Cannes Film Festivali‘nde büyük beğeni topladı ve dikkat çekici eleştiriler aldı. “Kutsal İncir Tohumu”, İran hükümetinin, özellikle Mahsa Amini’nin ölümünden sonra daha da belirginleşen baskıcı politikalarına karşı bir eleştiri niteliği taşıyor. Filmde, İman adında bir devlet memurunun, rejimin baskıcı politikalarına alet olarak yaşadığı içsel çatışma ve ahlaki sorgulamalar anlatılıyor.
Rasoulof’un bu filmi, sadece bir karakterin iç dünyasındaki çatışmayı değil, İran hükümetinin şiddet içeren politikalarını ve halk üzerindeki baskıyı da gözler önüne seriyor. Filmde, gerçek telefon görüntülerine yer verilmesi, olayların gerçekliğini daha da güçlendiriyor ve izleyiciyi derin bir sorgulamaya itiyor.
Sanatın Sansüre Karşı Gücü
İran’daki ağır sansür ve baskı politikalarına rağmen, “My Favourite Cake” ve “Kutsal İncir Tohumu” gibi filmler, sanatsal direnişin güçlü bir örneği olarak öne çıkıyor. Bu filmler, sadece İran’daki mevcut durumu eleştirmekle kalmıyor, aynı zamanda sanatın sınır tanımayan gücünü de gösteriyor. Sanat, baskıcı rejimlere karşı güçlü bir ses olmayı sürdürüyor. Mahsa Amini’nin ölümünden sonra İran’da başlayan protestolar ve bu filmlerle yükselen sanatsal direniş, dünya genelinde büyük yankı uyandırıyor ve baskılara karşı bir sembol haline geliyor.
Bu iki film, İran’da hala devam eden sansüre ve baskılara karşı güçlü bir duruş sergileyerek, sanatsal ifade özgürlüğünün ne kadar değerli olduğunu bir kez daha kanıtlıyor. Avrupa’da gösterime giren bu filmler, izleyicilere İran’daki rejim ve halkın üzerindeki baskıları daha derinden anlamaları için bir fırsat sunuyor.