İklim değişikliği, sadece sıcak hava dalgaları ve deniz seviyesindeki yükselmelerle değil, aynı zamanda ölümcül patojen mantarların yayılmasıyla da insanlığı tehdit ediyor. The Last of Us adlı dizide anlatılan kıyamet senaryosu, bilim insanlarına göre tamamen hayal ürünü olmayabilir. Gerçek dünyada, her yıl milyonlarca insana bulaşan Aspergillus türü mantarların hızla yayıldığı ve gelecekte çok daha geniş alanlara hâkim olabileceği uyarısı yapılıyor.
Max’in Kıyamet Senaryosu Gerçeğe Dönüşebilir
Post-apokaliptik dizi The Last of Us, beynin işleyişini bozan bir mantarın insanlığı yok etmesini konu alıyordu. Kurgusal olarak yaratılan bu senaryo, bilim insanlarına göre iklim değişikliği kaynaklı mantar enfeksiyonları ile gerçek hayatta da mümkün olabilir. Özellikle Aspergillus fumigatus ve Aspergillus flavus gibi türlerin küresel ölçekte yayılması, hem insan sağlığını hem de gıda güvenliğini tehdit ediyor.
Milyonlarca Kişi Risk Altında
Dünya genelinde her yıl yaklaşık 3.8 milyon kişi mantar kaynaklı enfeksiyonlar nedeniyle hayatını kaybediyor. Bu vakaların en az 2.5 milyonunda Aspergillus türleri ana neden olarak görülüyor. Özellikle bağışıklık sistemi zayıf olan bireylerde ölüm oranı yüksek olan bu enfeksiyonlar, ısınan iklimle birlikte yeni coğrafyalara yayılıyor.
Akciğerden Beyne Sıçrayan Ölümcül Enfeksiyonlar
Aspergilloz olarak bilinen ve akciğeri hedef alan bu hastalık, tedavi edilmediği takdirde beyin dahil birçok organa yayılabiliyor. Sporların solunmasıyla bulaşan enfeksiyon, genellikle geç teşhis ediliyor ya da yanlış tanı konuluyor. Bunun başlıca nedeni, semptomların başka solunum yolu hastalıklarıyla benzerlik göstermesi.
Yüzeyde Masum, İçeride Ölümcül
Her Aspergillus türü zararlı değil. Bazı türler endüstriyel üretimde, soya sosu ve sake gibi fermente ürünlerde kullanılıyor. Ancak A. fumigatus gibi türler, özellikle sıcak ve nemli ortamlarda ölümcül enfeksiyonlara yol açabiliyor. Manchester Üniversitesi’nden Dr. Norman van Rhijn, “50 yıl içinde bu mantarların yetiştiği yerler değişecek. Bu canlılar artık kuzeye doğru ilerliyor” diyor.
2100’e Kadar Yayılma Alanı Yüzde 77 Artabilir
Wellcome Trust tarafından finanse edilen araştırmalara göre, fosil yakıt kullanımının sürmesi halinde A. fumigatus 2100 yılına kadar toprakların yüzde 77’sine yayılabilir. Bu da Avrupa’da 9 milyon yeni kişiyi risk altına sokacak. Mantarın Kuzey Kutbu’na yaklaşması, artık soğuk iklimlerin de güvenli olmadığını gösteriyor.
Sıcakta Hızla Çoğalıyor
Exeter Üniversitesi’nden Profesör Elaine Bignell, mantarın yaşadığı ortamdaki sıcaklık arttıkça inanılmaz bir hızla büyüdüğünü söylüyor. 37 derece civarındaki insan vücudu sıcaklığına adapte olan bu tür, doğal ortam sayesinde insan akciğerinde yaşamaya uygun hale gelmiş durumda.
Aflatoksin Üreten Tehlikeli Tür: Aspergillus Flavus
Araştırmanın ikinci odak noktası Aspergillus flavus. Bu tür, sadece solunum yollarını tehdit etmekle kalmıyor, aynı zamanda ürettiği aflatoksin adlı kimyasalla kanser ve karaciğer yetmezliği gibi ölümcül hastalıklara yol açabiliyor. Isınan iklimle birlikte, bu türün de Rusya, İskandinavya, Alaska gibi yeni bölgelere yayılması bekleniyor.
Gıda Güvenliği De Tehlikede
A. flavus, başta mısır olmak üzere pek çok mahsulde bulunabiliyor. Yükselen sıcaklık ve artan karbondioksit oranları, bu mantarın daha fazla aflatoksin üretmesine neden oluyor. Bu durum, küresel gıda zincirinde ciddi riskler oluşturuyor.
İlaç Direnci Artıyor, Tedavi Zorlaşıyor
Fungisit olarak bilinen mantar ilaçlarına karşı direnç kazanan Aspergillus türleri, tedaviyi daha da güç hale getiriyor. Ancak bu alana yönelik ilaç yatırımları, yüksek maliyet ve düşük kârlılık nedeniyle yetersiz kalıyor.
Kuraklık, Fırtına, Yangınlar: Tetikleyici Unsurlar
California Üniversitesi’nden Brittany Bustamante’ye göre, şiddetli yağışlar sonrası yaşanan kuraklıklar, toprağı bozarak sporların havaya karışmasına neden olabiliyor. Aynı zamanda yangınlar ve büyük hava olayları, bu türlerin yayılmasına katkı sağlıyor. ABD’de 100 milyon hasta verisi üzerinde yapılan araştırma, bu faktörlerin mantarlara bağlı salgınların yaygınlaşmasında doğrudan rol oynadığını ortaya koyuyor.