Apple TV+, yeni komedi dizisi The Studio ile Hollywood’un iç yüzünü parodiye çevirirken, izleyicileri yıldızlarla dolu bir kaotik evrene davet ediyor. Başrolünde Seth Rogen’ın yer aldığı bu 10 bölümlük çılgın macera, sinema dünyasının çürümüş çarklarına dair kara mizah dolu bir anlatı sunuyor.
Dizinin merkezinde, dev yapım şirketi Continental Studios’un patronu Griffin Mill (Bryan Cranston) yer alıyor. Mill, Warner Bros’un “cinsiyetsiz plastik bir bebeğin memelerinden” milyar dolar kazandığına inanıyor ve kendi markası olan Kool-Aid üzerinden daha büyük bir vurgun hedefliyor. Bu yolda, sanata öncelik veren stüdyo başkanı Patty Leigh (Catherine O’Hara)’i kovup yerine sinema aşığı ama itaatkâr yönetici Matt Remick (Rogen)’i getiriyor. Ve böylece, sinema sanatı ile kâr hırsı arasındaki o kadim savaş, yeni bir cephede başlıyor.
Gerçek Hollywood Bu Kadar Delice Olabilir mi?
Matt’in amacı hem ruhunu satmamak hem de Kool-Aid temalı bir filmle milyar dolarlık başarıyı yakalamak. Peki bu mümkün mü? Evet, çünkü devreye bizzat Martin Scorsese giriyor. Gerçek Scorsese, kendisini canlandırıyor ve elinde Jonestown katliamıyla ilgili bir senaryo var – evet, Kool-Aid göndermesi burada başlıyor. Steve Buscemi, Jim Jones rolüyle başrolde. Felaket garantili.
Gülmekle Kramp Girmesi Arasında Bir Yer
İkinci bölümde tek plan sekansı içinde geçen çekim kaosu, izleyeni hem büyülüyor hem de yoruyor. Brian Rix tarzı klasik İngiliz farslarının ruhunu taşıyan bu sahneler, seyirciye “bu kadar çılgınlık gerçek olamaz” dedirtiyor. Fakat dizinin büyüsü de tam olarak burada yatıyor: Gerçekten olabilir.
Oyuncu Kadrosu Bir Başka Seviye
Kathryn Hahn, dizinin en parlayan karakterlerinden biri olarak öfke dolu pazarlama müdürü Maya rolünde. Chase Sui Wonders, umulmadık bir anda terfi alan asistan olarak her an sinir kriziyle istifa arasında. Ike Barinholtz ise yaratıcı departmanın kokainle çalışan üyesi Sal Saperstein karakteriyle ekranı domine ediyor. “Jonestown fikriyle kendimi Disney ve Aaron Sorkin tarafından çift taraflı kullanılmış gibi hissediyorum,” repliğiyle dizinin özünü özetliyor.
Rogen, Matt karakterine sıradanlık ve kırılganlık ekleyerek onu empati kurulabilir bir anti-kahramana dönüştürüyor. Her ne kadar “iyi adam” gibi görünse de, dizinin dünyasında her adım biraz daha ahlaki çöküşe çıkıyor.
Konuk Oyuncular Şov Yapıyor
Dizide Ron Howard, Zac Efron, Charlize Theron, Anthony Mackie, Paul Dano, Olivia Wilde ve daha niceleri, hem kendileriyle dalga geçiyor hem de Hollywood’un nasıl işlediğine dair zekice dokundurmalar yapıyor. Scorsese’nin Theron’un omzunda hıçkırarak ağladığı sahne, dizi tarihine geçecek cinsten.
Satirik Anlatının Zirvesinde
The Studio, son yıllarda çoğalan Hollywood eleştirisi temalı diziler arasında öne çıkıyor. Hem içeriden gelen göndermeleriyle sinema meraklılarını mutlu ediyor, hem de karakterler üzerinden kurduğu trajikomik yapı ile genel izleyiciye ulaşmayı başarıyor.
Bu dizide karakterler gelişmiyor, duygusal bir farkındalık kazanmıyor. Aksine, herkes daha da çürüyerek yoluna devam ediyor. Ama izleyici için, bu çürümeyi izlemek fazlasıyla eğlenceli ve bağımlılık yaratıcı.