Netflix, polisiye türüne farklı bir tat katmak isteyen izleyiciler için yeni bir diziyle karşımızda: The Residence. Yapımcı koltuğunda Shonda Rhimes’ın imzasını taşıyan dizi, olayların merkezine Beyaz Saray’ı ve oradaki gizemli bir cinayeti yerleştiriyor. Sekiz bölümlük mini dizi, yalnızca polisiye severleri değil, komedi ve görsel tasarım tutkunlarını da tatmin edecek bir yapım olarak dikkat çekiyor.
Dedektif Cupp: Şahin Gibi Keskin, Bir O Kadar Sessiz
Uzo Aduba’nın hayat verdiği Dedektif Cordelia Cupp, sistemin içinde kendi yöntemleriyle ilerleyen, detaylara takıntılı, sakin ama son derece sezgisel bir karakter. Aynı zamanda bir kuş gözlemcisi olan Cupp’ın, yün süveterleri, bol kesim pantolonları ve tüvit ceketleri ile klasik dedektif imajına yeni bir yorum kattığı söylenebilir. Dizinin ilk iki bölümünün yönetmeni Liza Johnson, oyuncuya “How to Do Nothing: Resisting the Attention Economy” adlı kitabı okuyarak bu karaktere yaklaşmasını önererek, sıradışı bir hazırlık süreci sunmuş.
Beyaz Saray Cinayet Mahalline Dönüşüyor
Hikâyenin çıkış noktası, Avustralya devlet protokolünün ağırlandığı bir akşam yemeğinde, Beyaz Saray’ın Baş Uşağı A.B. Wynter’ın (Giancarlo Esposito) ölü bulunmasıyla başlıyor. Dedektif Cupp, başkanın arkadaşlarından tesisatçılara kadar herkesi sorguya çekerek olayın perde arkasını çözmeye koyuluyor. Ona en çok yardımcı olan kişi ise… kimse değil. FBI ajanı Edwin (Randall Park), daha çok getir götür işleriyle ilgileniyor.
Bir Polisiye Komedi Deneyimi
Dizinin yaratıcısı Paul William Davies, The Residence’ı “teatral bir polisiye deneyim” olarak tanımlıyor. Binayı bir karakter olarak gören Davies, diziyi klasik dedektiflik hikâyelerinden ilham alarak yazmış. Olaylar sadece gerilim dolu değil, yer yer tamamen absürt, hatta duygusal ve romantik bir ton taşıyor. Bu da izleyiciyi hem güldürüyor hem düşündürüyor.
Detaycılıkta Sınır Tanımayan Bir Yapım
The Residence yalnızca kurgusuyla değil, görsel tasarımıyla da öne çıkıyor. Dizinin sanat yönetimi, To Catch a Thief ve Vertigo gibi klasiklerden ilham alırken, her bölümde izleyicinin dikkatini çekmeyi başarıyor. Özellikle Avustralya heyeti onuruna verilen yemekte kullanılan 200 özel tabak, yalnızca bu sahne için özel olarak tasarlanmış. Ayrıca kullanılan duvar kağıtları, 18. yüzyıla ait orijinal desenlerin birebir replikaları.
Kostüm tasarımında da detaylara büyük önem verilmiş. Arka plandaki karakterler için metalik tonlar tercih edilirken, başrollerdeki oyuncuların kostümleri ana renklerde tasarlanmış. Bu görsel kontrast, karakterlerin statüleri ve psikolojik dünyaları arasındaki farkı vurgulamak için kullanılıyor.
Sürpriz İsimler Kadroda
Dizinin dikkat çeken bir diğer yönü ise konuk oyuncu tercihleri. Kylie Minogue, Avustralya heyetiyle birlikte kendisini canlandırıyor. Hugh Jackman ise doğrudan görünmese de sürekli olarak adı geçiyor ve sadece kısa bir sahnede omzuyla izleyiciye göz kırpıyor.
The Residence: Beyaz Saray’ın Arka Odalarındaki Hayat
Dizi yalnızca bir cinayet soruşturması değil; aynı zamanda Beyaz Saray’ın perde arkasındaki insan ilişkilerine dair de çok şey söylüyor. Haberlerde sıkça gördüğümüz bu ikonik yapının içinde görev yapan insanların, iktidarlardan bağımsız bir ritimle yaşadıkları anlatılıyor. Aşçısından danışmanına kadar herkesin sırları var ve Dedektif Cupp bu sırların peşinde.