Altın fiyatlarının rekor seviyelere ulaşmasıyla birlikte gözler yeniden Çin’in altın piyasasındaki etkisine çevrildi. Newsweek’in derinlemesine analizine göre, Çin’in kamu ve özel sektör eliyle gerçekleştirdiği altın alımları, yalnızca yatırım stratejisi değil, aynı zamanda jeopolitik bağımsızlık arayışının bir yansıması. Uzmanlara göre bu strateji, özellikle ABD’ye ekonomik bağımlılığı azaltmayı hedefliyor.
Altın Fiyatları Rekor Kırarken Çin Sahneye Çıktı
Geçtiğimiz haftalarda altının ons fiyatı tarihinde ilk kez 3.500 dolar seviyesini aşarak rekor kırdı. Her ne kadar fiyat kısa süre sonra 3.300 dolar seviyelerine geri çekilmiş olsa da, altın hâlâ bir önceki yılın aynı dönemine göre yaklaşık %40 oranında değer kazandı. Bu hızlı yükseliş, birçok analist tarafından 2025 sonu için öngörülen rakamların üzerinde olarak değerlendiriliyor.
Uzmanlar, bu artışın yalnızca küresel jeopolitik belirsizliklere değil, aynı zamanda Çin’in organize ve yüksek hacimli alımlarına da bağlı olduğunu vurguluyor.
Şanghay Borsaları Çinli Yatırımcılarla Canlandı
BullionVault araştırma direktörü Adrian Ash, Şanghay Altın Borsası ve Şanghay Vadeli İşlemler Borsası gibi merkezlerde işlem hacimlerinde “büyük sıçramalar” yaşandığını belirtti. Özellikle Çinli bireysel yatırımcıların son aylarda altına büyük ilgi gösterdiği ifade ediliyor.
Dünya Altın Konseyi’nden piyasa stratejisti Joseph Cavatoni ise bu yükselişin büyük ölçüde Çin kaynaklı olduğunu ve ülkenin merkez bankası işlemlerine dair şeffaflık seviyesinin bugüne kadar görülmemiş düzeyde arttığını vurguladı.
ABD ile Ekonomik Gerilim Altın Talebini Tetikliyor
Cavatoni’ye göre, Çin’deki altın talebinin arkasında yalnızca yatırım motivasyonu değil, aynı zamanda ekonomik ve siyasi strateji yatıyor. Özellikle Donald Trump döneminde artan ticaret savaşları, Çin’in uzun vadeli ekonomik güvenliğini yeniden inşa etmesine neden oldu.
Ash ise bu durumun sadece jeopolitik gerilimle açıklanamayacağını belirterek, “Ancak Çin’in ABD merkezli riskleri minimize etme çabası, göz ardı edilemeyecek kadar güçlü” ifadelerini kullandı.
Resmi Rezervler ile Gerçek Alımlar Arasında Büyük Fark
Çin Altın Derneği, 2025’in ilk çeyreğinde altın külçe ve sikke tüketiminin yıllık bazda %30 oranında arttığını açıkladı. Dernek, “Karmaşık jeopolitik gelişmeler ve ekonomik belirsizlikler, altının değer koruma işlevini daha da öne çıkardı” açıklamasıyla bu eğilimin arkasındaki nedenleri ortaya koydu.
Ancak uzmanlara göre Çin Merkez Bankası’nın resmi rezerv verileri, gerçeği tam olarak yansıtmıyor. Her ne kadar Çin, IMF’ye düzenli olarak altın alım bildiriminde bulunsa da, Ash’e göre gerçek rakamlar tahminlerin çok üzerinde. Dünya Altın Konseyi, Mart 2025 itibarıyla Çin’in resmi altın rezervini 2.292 ton olarak açıklasa da, bazı bağımsız analizlere göre bu rakamın 30 bin tonun üzerinde olduğu düşünülüyor.
Doların Yerine Güvenli Alternatif Arayışı
Çin’in altın alımlarındaki bu artış, aynı zamanda dolar merkezli küresel finans sisteminden uzaklaşma çabasının bir parçası. Nisan ayında Asya’daki ETF yatırımlarının büyük kısmını tek başına Çin gerçekleştirdi. Ayrıca ABD Hazine tahvillerinin azaltılması, euro ve Avrupa tahvillerine yönelme gibi adımlar, Pekin’in ekonomik çeşitlendirme stratejisinin yapı taşları arasında yer alıyor.
Uzmanlara göre bu yönelim, ABD’nin artan kamu borcu, jeopolitik belirsizlikler ve öngörülemez politikaları gibi faktörlere karşı bir tür sigorta işlevi görüyor. Çin’in altına olan ilgisi ise doğrudan dolara karşı alınan bir güvenlik önlemi olarak tanımlanıyor.
Küresel Güç Dengelerinde Altının Yeni Rolü
Tüm bu gelişmeler, altının geleneksel yatırım aracından çok daha fazlası haline geldiğini ortaya koyuyor. Çin’in stratejik alımları, yalnızca finansal güvence sağlamıyor, aynı zamanda küresel güç dengeleri açısından da kritik bir mesaj taşıyor. Dolara olan güvenin sarsıldığı bir dönemde, altın yeniden jeopolitik bir araç olarak sahneye çıkıyor.