Avustralya’da yerli halkların sanatıyla cezaevi sistemine karşı güçlü bir mesaj veren “Blak In-Justice” sergisi, Heide Modern Sanat Müzesi ile The Torch iş birliğinde sanatseverlerle buluşuyor. Hem deneyimli sanatçılar hem de daha önce cezaevinde bulunmuş yerli sanatçılar tarafından oluşturulan eserler, toplumsal adalet, kültürel kimlik ve özgürlük temalarını yansıtıyor.
“Dışarı Çıktığımda Sadece Resim Yapmak İstedim”
Melissa Bell, bu serginin dikkat çeken sanatçılarından biri. Yorta Yorta kökenli olan Bell, küçük yaşlardan itibaren resimle ilgilenmiş, ancak yaşamının ilerleyen dönemlerinde aile içi şiddet ve zorluklarla boğuşmuş. Cezaevine ilk kez 2015’te girmiş, ardından beş yıl içinde dört kez daha hapse girmiş. Son kez tahliye olduğunda ise, bir daha geri dönmemek için sanata tutunmuş.
Bell, “Cezaevinden çıktığımda heyecanla tekrar resim yapmak istedim. Bu benim hayata yeniden bağlanmamı sağladı” diyor.
“Blak In-Justice”: Yerli Sanatçılardan Toplumsal Yüzleşme
“Blak In-Justice”, Heide Müzesi’nin ilk yerli sanatçı öncülüğünde gerçekleşen sergisi olma özelliğini taşıyor. Sergide yer alan bazı isimler şöyle: Judy Watson, Vernon Ah Kee, Destiny Deacon ve efsanevi sanatçı Albert Namatjira. Ayrıca cezaevi sürecinden geçmiş sanatçılar da eserleriyle sergide yer buluyor. Örneğin, Daniel Church’ün tahta pelikanları, C Harrison’ın “Deaths in Custody” adlı resmi ve Bell’in Murray Nehri‘ni betimleyen çalışması gibi…
Şapka Çıkartılacak Bir Sanatsal Direniş
Sergide dikkat çeken eserlerden biri de Waanyi sanatçısı Judy Watson’ın “blood and tears” adlı yerleştirmesi. Bu eser, kırmızı kaynak perdesi üzerine işlenmiş braille yazılar ile gözaltında hayatını kaybeden yerli bireylerin isimlerini taşıyor. Işıkla delinmiş bu harfler, tıpkı kan izleri ya da kurşun delikleri gibi arka duvara yansıyor.
Tony Albert’in cam vitray formunda tasarladığı triptik eseri, göğüslerinde hedef işareti olan üç yerli genci resmediyor. Bu görsel, ceza sistemi ve polis şiddetine dair güçlü bir metafor sunuyor.
Cezaevinden Sanat Galerilerine Uzanan Yol
The Torch adlı organizasyon, 2011 yılından bu yana 800’den fazla yerli mahkuma sanatsal destek sağladı. Bu program, katılımcılara cezaevinden çıktıktan sonra da sanat yoluyla kimlikleriyle yeniden bağ kurma, ekonomik özgürlük kazanma ve tekrar suç işlememe fırsatı sunuyor. Yapılan bir araştırmaya göre, programa cezaevi sonrası bir yıl boyunca devam edenlerin yeniden suç işleme oranı %11, iki yıl boyunca katılanlardaysa bu oran sadece %9. Oysa ulusal ortalama %76’ya kadar çıkıyor.
Program sayesinde eserlerini satışa sunabilen mahkumlar, elde ettikleri tüm gelirin %100’ünü alabiliyor.
“Bu Sergi, Sadece Sanat Değil; Bir Direniş Hikayesi”
Serginin küratörlüğünü üstlenen Barkindji sanatçı Kent Morris, şu sözlerle serginin özünü özetliyor:
“Bu sergide hem özgürce yaratma şansı bulanları hem de sistemin dışına çıkmak için sanatla bağ kuranları bir araya getirdik. Bu sesi duymamak artık mümkün değil.”