Son otuz yılda dönem dizileri, bastırılmış arzularla örülü çay içme sahnelerinden, açık orgilere, seks oyuncaklarına ve maraton cinsel birleşme sekanslarına kadar dramatik bir dönüşüm geçirdi. 1995’te Colin Firth’ün gömleğiyle gölden çıktığı sahneyle başlayan bu değişim, bugün artık her sahnesiyle sansasyon yaratan içeriklere evrildi. Bu yazıda, ekranların en “ciddi” yapımları nasıl bu kadar “ateşli” hale geldi, detaylı biçimde inceleniyor.
Outlander ile Başlayan Ateşli Dönem
2014’te yayınlanan Outlander, dönemi ve kurguyu erotizmle birleştirmede çığır açtı. II. Dünya Savaşı hemşiresi Claire’in 18. yüzyıla zaman yolculuğu yaparak İskoç savaşçı Jamie ile aşk yaşadığı hikâye, düğün gecesi sahnesinde Claire’in yaşadığı şiddetli orgazmla izleyicileri adeta bayılttı. “Kale cunnilingusu” sahnesi, mastürbasyonla hayat kurtarma gibi sekanslarla dizi cinselliği bir anlatı aracı haline getirdi. Öncül dizi Blood of My Blood, bu çıtayı daha da yükseltti: ilk 30 dakikada masa üstü seks, dakikalarca el temasları ve tam 10 dakikalık bir sevişme sahnesi yer aldı.
Masumiyetin Gömleği: Pride and Prejudice
1995 BBC uyarlaması Pride and Prejudice, cinsellik göstermeden erotizm yaratmayı başaran ender dizilerdendi. Andrew Davies’in yazdığı senaryo, gölden çıkan ıslak gömlekli Mr. Darcy (Colin Firth) sahnesiyle hafızalara kazındı. Firth ve Jennifer Ehle’in kimyası, diziyi romanın önüne geçirdi. Söz konusu gömlek, yıllar sonra açık artırmada 25 bin sterline satıldı.
Tipping the Velvet: Viktorya Erotizmi
2002’de Davies bu masumiyeti paramparça etti. Sarah Waters’ın Viktorya döneminde geçen lezbiyen romanından uyarlanan Tipping the Velvet, Rachael Stirling ve Keeley Hawes’in ilişkisini ve Lady Diana karakterinin devasa deri dildo sahnesini içeriyordu. Dizi, queer temsiliyet açısından bir dönüm noktasıydı ama yönetmenliğin bir erkek tarafından yapılması eleştiri aldı.
The Tudors ve Poldark: Maskülen Seksin Patlaması
2007’de The Tudors, Jonathan Rhys Meyers’in Henry VIII’i seks tanrısı gibi sunmasıyla tarihi gerçeklikten uzaklaştı. Meyers tepkilere şöyle yanıt verdi: “Bu insanlar TV’sizdi, arabasızdı, sevişiyorlardı.” 2015’te Poldark, Aidan Turner’ın tarlada üstü çıplak biçimde çalıştığı sahneyle bir anda fenomene dönüştü. Ancak bir kadının “hayır” dediği halde ilişki sahnesi tartışma yarattı ve “tecavüz fantezisi” olarak eleştirildi.
Harlots ve Kadın Bakışı
2017’de yayınlanan Harlots, kadın bakışıyla yapılan ilk büyük seks içerikli dönem dizilerinden biri oldu. Yazım ekibi “titillating” kelimesini bile yasakladı. Seksin bazen sıkıcı, bazen tehlikeli, bazen utanç verici olduğu gösterildi. Lesley Manville ve Samantha Morton’un oynadığı fahişe sahipleri karakterleri, seksin gerçekçi temsiline öncülük etti.
Gentleman Jack ve Gerçek Aşk
Sally Wainwright’ın yazdığı Gentleman Jack, 19. yüzyılın lezbiyen toprak sahibi Anne Lister’ı anlatıyor. Suranne Jones ve Sophie Rundle’ın rol aldığı dizide kamera, mahrem anları saygılı bir şekilde izliyor. Oyuncular, sahnelerin sonunda “iki büyükanne gibi olduk” diyorlar.
Bridgerton ve Queen Charlotte
Netflix’in Bridgerton dizisi, cinselliği hem eğlenceli hem de kadın merkezli şekilde işlerken, spin-off’u Queen Charlotte bunu daha da ileri taşıdı. Regé-Jean Page’in bir kaşığı yaladığı sahne bile viral oldu. Çıplaklık ve tensel temaslar, artık hikâyeye hizmet ediyor.
The Pursuit of Love: Dansla Erotizm
Andrew Scott’un ipek pijamayla dans ettiği The Pursuit of Love dizisinde seks doğrudan değil ama enerjiyle aktı. Scott’un aniden öpüp ardından dudaklarını silmesi, dizinin doruk noktası oldu. Lily James’in karakteri Linda, seyirci gibi uzaktan bakarken hem arzu hem utanç hissediyordu.
Blood of My Blood: Seksin Koreografisi
Yeni dizide Harriet Slater ve Jamie Roy, sevişme sahnelerini adeta dans gibi çalıştıklarını söyledi. İlk çekimde gülme krizine giren Roy, çekimlerin ciddi olduğu kadar fiziksel olarak da yorucu olduğunu belirtti. Ama ikili son sahne için “smashed it” (harika başardık) dedi.
Seksin Gerçek Draması: Arzu, Sınır ve Anlatı
Dönem dizilerinde artık mesele sadece kim kiminle ne zaman birlikte oldu değil. Asıl mesele, o noktaya nasıl gelindiği. Seks sahnesi, bir ilişki biçiminin, karakterin iç çatışmasının ya da toplumsal bir kodun yansıması olarak kurgulanıyor. Arzunun kendisi, artık asıl dramatik mesele.
Harlots’un yaratıcılarından Alison Newman’ın dediği gibi:
“Eğer sadece iki kişinin birlikte olduğunu gösteriyorsak… ne anlamı var?”
Bugünün dizileri, seksin öncesine ve sonrasına daha çok ilgi gösteriyor. Gerilim, arzuda; sahne değil süreç önemli. Karakterlerin ne hissettiği, neyi bastırdığı, neyi istediği anlatılıyor. Bu nedenle, artık sadece çıplaklık ya da birleşme anı değil, kameranın mahremiyeti, oyuncuların kırılganlığı, anlatının cesareti önemli hale geliyor.
Ve belki de bu yüzden bugün bir karakterin bir kaşığı yalaması, geçmişteki onlarca cinsellik sahnesinden çok daha etkili olabiliyor.