Birleşik Krallık’ta hükümet destekli yeni bir bilimsel araştırma, insan ömrünü uzatmak ve doğurganlık süresini artırmak için dikkatleri kraliçe arıların biyolojisine çevirdi. Aynı genetik yapıya sahip olmalarına rağmen kraliçe arıların işçi arılara kıyasla daha büyük, daha doğurgan ve çok daha uzun ömürlü olması, bilim insanlarını harekete geçirdi. Proje, bu doğal farkın şifrelerini çözerek yaşlanmayı yavaşlatan ya da durduran terapiler geliştirmeyi amaçlıyor.
Bu çarpıcı çalışmayı finanse eden kuruluş ise Birleşik Krallık hükümetinin 800 milyon sterlin bütçeyle kurduğu ve yüksek riskli, yüksek getirili projeleri destekleyen Advanced Research + Invention Agency (ARIA). Projenin başında ise evrimsel genomik ve biyoinformatik uzmanı Prof. Yannick Wurm bulunuyor.
Kraliçe Arıların Sırrı Nedir?
Kraliçe arılar ile işçi arılar aynı DNA’ya sahiptir. Ancak yaşam biçimleri tamamen farklıdır: Kraliçeler yıllarca yaşarken, işçiler yalnızca birkaç ay yaşayabiliyor. Kraliçelerin doğurganlıkları hayatları boyunca sürerken, işçi arılar kısırdır. Peki bu farkı yaratan şey nedir?
Bilim insanlarına göre bu farkın temelinde kraliçelerin tükettiği “arı sütü” ve özel bağırsak mikropları yatıyor olabilir. Araştırmalarda, kraliçelere özgü bağırsak bakterilerinin işçi arılara nakledilmesiyle onların yaşam sürelerinin uzadığı gözlemlendi. Ayrıca kraliçeler, sperm depolama organı olan spermateka aracılığıyla uzun süreli doğurganlık kapasitesine sahiptir.
Prof. Wurm, “Doğa bu biyolojik zorlukları nasıl çözdüyse, biz de bu mekanizmaları tersine mühendislik ile anlamaya çalışıyoruz. Bu, yalnızca yaşlanmayı durdurmakla kalmaz, organ nakillerinden bağışıklık sistemine kadar birçok alanda dönüşüm yaratabilir,” diyor.
ARIA’nın Hedefi: Sıradışı Projelerle Toplumu Dönüştürmek
ARIA, ilhamını ABD’nin savunma araştırmaları kurumu olan DARPA’dan alıyor. DARPA, geçmişte internetin, GPS’in ve Siri gibi yapay zekâ temelli sistemlerin geliştirilmesine öncülük etmişti. Benzer bir başarıyı Birleşik Krallık için hedefleyen ARIA, bilim insanlarına yaklaşık 50 milyon sterlin bütçelerle özgürce proje yürütme imkânı sunuyor.
Kuruluş, yalnızca kraliçe arılarla sınırlı kalmıyor. Arılar, karıncalar, termitler ve yaban arıları gibi sosyal böceklerin incelendiği projelerle, insanlık için yeni sağlık, enerji ve teknoloji çözümleri geliştirmeyi hedefliyor.
Radyasyona Dayanıklı Materyallerden Kanserle Mücadeleye
ARIA’nın desteklediği diğer projeler arasında doğadan ilham alan yeni malzemeler, kendini onaran yapılar, sınırsız uçuşu mümkün kılacak atmosfer enerjisi sistemleri ve bağışıklık sistemini yeniden programlayarak kanser gibi hastalıklarla mücadele edecek terapiler yer alıyor.
Berkeley Üniversitesi’nden ARIA’ya katılan Ivan Jayapurna, günümüzün plastik çağından çıkıp doğaya uyumlu materyal çağına geçilmesi gerektiğini savunuyor. “Plastik, modern dünyanın kötü tasarlanmış bir malzeme örneği. Artık tüm malzeme üretimini yeniden düşünmenin zamanı geldi,” diyor.
Başarı Kadar Başarısızlık da Normal
ARIA’nın stratejisi, başarısız olma ihtimali yüksek ancak başarılı olursa toplumu kökten değiştirecek projeleri desteklemek üzerine kurulu. Kurumun ürün direktörü Pippy James, “Her bir programımızı bir işaret fişeği gibi görüyoruz. O an başarıya ulaşmasak bile, ileride devrim yaratacak bir kapı açılabilir,” şeklinde konuştu.
Bu yaklaşım, bilim dünyasında yenilikçiliğin önündeki en büyük engel olan riskten kaçınmayı ortadan kaldırmayı hedefliyor. Çünkü tarihteki pek çok devrimsel icat, başarısızlıkla dolu uzun yolculukların sonunda ortaya çıkmıştı.