ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray’da yapılan son kabine toplantısında 2028 başkanlık seçimlerine ilişkin net bir mesaj verdi. Üçüncü kez aday olmayacağını açıkça dile getiren Trump, Cumhuriyetçi Parti içindeki haleflik tartışmalarına doğrudan kapı araladı. “Bu kişi ben olmayacağım” ifadesi, yalnızca bir kişisel tercih değil, aynı zamanda Trump sonrası Cumhuriyetçi Parti döneminin fiilen başladığının işareti olarak yorumlandı.
Bu açıklama, özellikle MAGA hareketi içinde uzun süredir bastırılmış olan belirsizlikleri yeniden gün yüzüne çıkardı. Trump, her ne kadar hâlâ partinin en güçlü figürü olarak görülse de, üçüncü kez aday olmayacağını söylemesiyle birlikte güç dengeleri kaçınılmaz olarak değişmeye başladı.
BBC Analizi: MAGA Tabanında Huzursuzluk Artıyor
BBC analizi, Trump’ın sözlerine rağmen MAGA tabanı içinde artan huzursuzluğa dikkat çekiyor. 78 yaşında ikinci kez yemin ederek ABD tarihinin en yaşlı seçilmiş başkanı olan Trump, son dönemde hem sağlığı hem de siyasi enerjisi konusunda eleştirilerin hedefinde. Trump bu eleştirileri sert şekilde reddetse de, son yerel seçim sonuçları ve parti içindeki açık çekişmeler Cumhuriyetçi cephede alarm zillerinin çaldığını gösteriyor.
Özellikle Kasım 2024 seçimlerinde Trump’a güçlü destek veren işçi sınıfı ve azınlık seçmenler arasında Cumhuriyetçilerin oy kaybetmesi, MAGA koalisyonunun sürdürülebilirliği konusunda ciddi soru işaretleri doğurdu. Bu tablo, Trump sonrası dönemin yalnızca liderlik değil, aynı zamanda ideolojik bir kriz anlamına gelebileceğine işaret ediyor.
Kabinede Sessiz Ama Sert Bir Rekabet Yaşanıyor
Trump’ın kabinesinde yer alan isimler, MAGA hareketinin geleceği açısından farklı yönelimleri temsil ediyor. Başkan Yardımcısı JD Vance, Trump ailesi ve Silikon Vadisi’ndeki libertaryen teknoloji çevrelerinin desteğiyle öne çıkıyor. Vance, Trumpçılığı geçici bir siyasi tarz olmaktan çıkarıp daha kalıcı bir ideolojik çerçeveye oturtmak isteyen isimlerin başında geliyor.
Buna karşılık Marco Rubio, Cumhuriyetçi Parti’nin geleneksel muhafazakâr kanadıyla MAGA çizgisi arasında bir denge unsuru olarak görülüyor. 2016’da Trump’a karşı aday olan Rubio, yıllar içinde göç ve dış politika konularında sertleşse de, parti içindeki “eski düzen” Cumhuriyetçilerin hâlâ etkili olduğu alanların en güçlü temsilcilerinden biri olmayı sürdürüyor.
Sağlık Bakanı Robert F. Kennedy Jr., MAGA koalisyonunun ne kadar sıra dışı ittifaklar üzerine kurulduğunun en çarpıcı örneklerinden biri olarak öne çıkıyor. Geçmişte Demokrat kimliğiyle bilinen Kennedy, bugün aşı karşıtlığı ve sağlık bürokrasisine yönelik sert eleştirileriyle Trump tabanının belirli bir kesimine hitap ediyor. İç Güvenlik Bakanı Kristi Noem ise sert göç politikaları ve radikal söylemleriyle MAGA’nın en katı unsurlarına sesleniyor.
Tabanda Derinleşen İdeolojik Yarılma
Cumhuriyetçi Parti içindeki bölünme, yalnızca liderlik tartışmalarıyla sınırlı değil. Manhattan Institute tarafından yayımlanan kapsamlı araştırma, bu ayrışmayı rakamlarla ortaya koyuyor. Araştırmaya göre Cumhuriyetçi seçmenin yüzde 65’i “çekirdek Cumhuriyetçiler” olarak tanımlanıyor ve bu kesim 2016’dan bu yana partiye istikrarlı destek veriyor.
Buna karşılık seçmenin yüzde 29’u “yeni katılan Cumhuriyetçiler”den oluşuyor. Daha genç ve daha heterojen olan bu grup, ekonomik konularda daha müdahaleci, göç ve sosyal meselelerde ise geleneksel muhafazakâr çizgiden daha esnek bir tutum sergiliyor. Bu seçmenlerin yalnızca yarısının ara seçimlerde kesin destek vereceğini belirtmesi, parti yönetimi açısından ciddi bir risk olarak değerlendiriliyor.
Araştırmanın en dikkat çekici bulgularından biri ise yeni katılan seçmenlerin yarısından fazlasının bazı koşullarda siyasi şiddeti meşru görebileceğini düşünmesi. Bu oran, çekirdek Cumhuriyetçiler arasında çok daha düşük seviyelerde bulunuyor.
Açık Çatışmalar MAGA İçindeki Kopuşu Görünür Kılıyor
Bu ideolojik ayrışma, son dönemde açık siyasi çatışmalara da yansımış durumda. Kongre üyeleri ve etkili muhafazakâr figürler arasında yaşanan kopuşlar, Trump’ın Orta Doğu politikalarından ekonomik önceliklerine kadar uzanıyor. Özellikle Jeffrey Epstein dosyaları üzerinden yürüyen tartışmalar, parti içindeki güven krizini derinleştirdi.
Öte yandan Elon Musk’ın Trump’ın gümrük tarifeleri ve kamu harcamalarına yönelik eleştirileri, MAGA içindeki ekonomik görüş ayrılıklarını daha görünür hale getirdi. Aşırı sağ figürlerin parti içindeki konumu üzerine süren tartışmalar ise Cumhuriyetçi Parti’nin sınırlarının kim tarafından çizileceği sorusunu gündeme taşıyor.
Trumpizm Sonrası Dönem Belirsizliklerle Dolu
Uzmanlar, Trumpizm’in kısa vadede sona ereceği görüşünde değil. Akademisyenlere göre MAGA hareketi, ABD siyasetinde uzun süredir var olan popülist damarların güncel bir yansıması. Barry Goldwater’dan Tea Party hareketine uzanan bu çizgi, Trump ile birlikte kurumsal bir güç kazandı.
Bu nedenle Trump sahneden çekilse bile, onun dönüştürdüğü Cumhuriyetçi Parti’nin eski haline dönmesi beklenmiyor. Asıl soru, Trump sonrası dönemde MAGA hareketinin tek bir lider ve ortak bir siyasal hat etrafında birleşip birleşemeyeceği. Önümüzdeki iki yıl, Cumhuriyetçiler için bu sorunun yanıtını belirleyecek kritik bir eşik olacak.
