Gezi Parkı eylemleri kapsamında 12 yıl sonra tutuklanan ve 213 gündür cezaevinde bulunan menajer Ayşe Barım, sağlık durumunun giderek kötüleştiğini belirterek kamuoyuna bir mektup gönderdi. Barım, “Bir hücrede özgürlüğümden ve sağlıklı yaşam hakkımdan yoksunum” diyerek yaşadığı sağlık sorunlarını ve ani ölüm riskini anlattı. Ünlü menajer, mektubunda kalp rahatsızlığının ilerlediğini, 30 kilo verdiğini, ağır kas yıkımı yaşadığını ve son 3 ayda 6 kez bayıldığını söyledi.
Cezaevinde Sağlık Alarmı
213 gündür cezaevinde tutulan Ayşe Barım, mektubunda ciddi sağlık problemlerinden bahsetti. Özellikle kalp rahatsızlığı, anevrizma riski ve hızla kilo kaybı yaşadığını ifade eden Barım, cezaevi koşullarının hastalıklarını daha da ağırlaştırdığını dile getirdi. Doktor raporlarıyla da desteklenen bu tablo, uzmanlar tarafından “ani ölüm riski” taşıdığı yönünde değerlendirilmiş durumda.
Resmi Raporlar Ani Ölüm Riskini Ortaya Koyuyor
Barım’ın bahsettiği sağlık sorunları yalnızca kişisel ifadelerle sınırlı değil. Silivri Devlet Hastanesi, Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi ve İstanbul Mehmet Akif Ersoy Göğüs ve Damar Cerrahisi Hastanesi’nin hazırladığı raporlar, menajerin mevcut hastalıklarının cezaevi koşulları nedeniyle ağırlaştığını ortaya koyuyor. Ayrıca Türk Tabipleri Birliği (TTB) Bilim Kurulu’nun 14 Ağustos 2025 tarihli raporunda da aynı şekilde, Barım’ın sağlık sorunlarının acil müdahale gerektirdiği ve cezaevi koşullarında yaşamasının ciddi riskler taşıdığı vurgulandı.
Ünlü Menajerden “Vicdan Çağrısı”
Ayşe Barım, mektubunda yaşadıklarını bir “yardım çağrısı değil, vicdan çağrısı” olarak tanımladı. “Benim tek isteğim yaşam hakkımın korunmasıdır” diyen Barım, Gezi Parkı davası kapsamında haksız yere tutuklandığını, delilsiz ve dayanaksız iddialarla suçlandığını ifade etti.
Mektubun Tam Metni
Barım’ın kamuoyuna seslendiği mektubu şu şekilde:
“Ben Ayşe Barım,
Bu mektup bir yardım çağrısı değil, vicdan çağrısıdır. Ocak 2025’te sosyal medya üzerinden kimliği belirsiz hesaplarca başlatılan organize iftira kampanyası ile gerçek dışı bir Ayşe Barım kimliği inşa edildi. Ben 23 yıldır oyuncu menajerliği yapıyorum. Her zaman dürüstlükle ve mesleki ilkelere sadık kalarak sadece işimi yaptım.
Hiçbir gerçekliği olmayan, delilsiz ve dayanaksız iddialar ile 12 yıl önce gerçekleşmiş Gezi Parkı Olayları ile ilişkilendirilerek tutuklandım. Soruşturması yıllar önce tamamlanan ve o dönemde hiçbir şekilde ilişkilendirilmediğim bu olaylar ile yıllar sonra sadece sosyal medya üzerinden ortaya atılan asılsız ithamlarla önce adli bir suçlamayla ile karşı karşıya bırakıldım. Oysaki benim bu iddialarla hiçbir ilgim yok ve hiçbir suç işlemedim. Masumum…
İlk itirazımızda mahkeme adli kontrol ile serbest bırakılarak tutuksuz yargılanmama hükmetti. İddia makamının itirazı ile yeniden tutuklandım ve 213 gündür halen başıma bütün bunların neden geldiğini anlamadan bir hücrede özgürlüğümden ve sağlıklı yaşam hakkımdan yoksunum.
Hastalıklarım, Silivri Devlet Hastanesi, İstanbul Mehmet Akif Ersoy Göğüs ve Damar Cerrahisi Hastanesi, Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi tarafından düzenlenen resmi raporlarla sabittir. Yaşadığım bu tutukluluk süreci boyunca ciddi şekilde ağır kalp hastalığım, beynimde 2 stentli anevrizmanın yanı sıra bu süreçte oluşan müdahale edilememiş yeni bir anevrizma sebebiyle ani ölüm riski altında yaşam mücadelesi veriyorum. Ayrıca sağlıksız ve hızlı bir şekilde 30 kilo kaybettim, ağır kas yıkımım oluştu ve eklem bağlarım zayıfladı. Hastalıklarımın her biri ani ölüm riski taşıyan hastalıklar olduğu gibi cezaevi koşulları nedeni ile gelişen ağır kaygı bozukluğum ve yaşadığım panik ataklar bu riski yükseltmektedir. Son 3 ay içerisinde kalp rahatsızlığımın ilerlediğinin belirtisi olarak 6 kez baygınlık geçirdim.
Hem 2 Temmuz 2025 tarihli Başakşehir Çam ve Sakura Hastanesi raporu hem de 14 Ağustos 2025 tarihli Türk Tabipler Birliği Bilim Kurulu raporu cezaevi koşullarının ve sürecin bu hastalıkları ağırlaştırdığını ve ani ölüm riskinin durumunu açıkça ortaya koyuyor. Uzmanlar ifadelerinde yaşadığım kalp sorunları ve beyin anevrizması için yapılması gereken tedavilerin ve hatta tetkiklerin dahi ileri teknolojik olanaklara sahip merkezlerde bile ciddi ölüm ve sakatlık riski barındırdığını, bu nedenle hayatımı güvenle teslim etmek üzere seçeceğim hekimler tarafından tedavi edilme hakkımın acilen tanınmasının gerekliliğini vurguluyorlar.
Benim tek isteğim yaşam hakkımın korunmasıdır. Tutuksuz yargılanabilecekken cezaevinde hayatımı kaybedersem bunun sorumluluğu kimdedir? Hukuken ve vicdanen sorulması gereken asıl soru budur. Haksız yere atılan iftiralarla elimden alınan hayatımın geri verilmesini talep ediyorum. Adaletin bir an önce tecelli etmesini istiyor ve sesimi kamuoyunun vicdanına teslim ediyorum. Devletime ve adalete inancımı kaybetmeden yaşamak istiyorum.”
Kamuoyunda Yankı Uyandırdı
Barım’ın bu mektubu sosyal medyada geniş yankı buldu. Sanatçılar, oyuncular ve pek çok meslektaşı destek mesajları yayımladı. “Yaşam hakkı” vurgusuyla yazılan satırlar, hukukçular ve insan hakları savunucuları tarafından da tartışılmaya başlandı.