Sex and the City evreninin son halkası olan And Just Like That, final bölümüyle izleyicilere buruk bir elveda sundu. Kadın dayanışması, kişisel dönüşüm, romantik ilişkiler gibi temaları merkezine alan dizi, üçüncü sezonun sonunda şaşırtıcı derecede abartılı ve tatsız bir kapanış yaptı. Ne yazık ki bu veda, kült serinin hak ettiği parlaklığı yansıtmaktan oldukça uzaktı.
Dizi Bitti Mi, Yayından Mı Kaldırıldı?
Sadece iki hafta önce yapımcı Michael Patrick King, dizinin üçüncü sezonunun “bırakmak için harika bir yer” olduğunu açıklamıştı. Bu duyuru oldukça ani ve beklenmedikti. Ardından gelen tabloid haberleri ise HBO’nun dizinin fişini çektiği yönündeydi. Carrie Bradshaw’ın (Sarah Jessica Parker) sevgilisini canlandıran Jonathan Cake’in Instagram paylaşımı da şüpheleri artırdı: “Sadece bir gece birlikte olduk ve dizi sonsuza dek bitti mi?”
Zor Başlayan Yolculuk Nasıl Sahiplenildi?
2021’de başlayan bu Samantha’sız yeniden başlatma, ilk etapta sosyal medyada yerden yere vuruldu. Çeşitlilik hamleleri yapay bulundu, Carrie’nin podcast macerası ve Miranda’nın queer bir ilişkiye atılması, dizinin orijinal havasına uymadığı gerekçesiyle eleştirildi. Hatta bazı sahneler, Sex and the City’nin sinema filmlerini bile aratmayacak kadar zorlama bulundu. Ancak zamanla dizi, nostaljiyle modern çelişki arasında bir köprü kurmayı başardı.
Bazı Bölümler Neden Hafızalarda Kaldı?
Özellikle üçüncü sezonun ikinci yarısında dizinin ritmi oturmaya başladı. Charlotte’un kızı için karda prezervatif arayışı, Miranda’nın bir rahibeyle yaşadığı ilk deneyim, hatta yan karakter Lisa’nın babasının iki kez yanlışlıkla ölmesi gibi absürt olaylar izleyiciyi gülümsetti. Bu süreçte Seema karakteri, Samantha’nın eksikliğini büyük oranda doldurdu. Kim Cattrall’ın yalnızca bir dakikalık soğuk cameo’su dışında gerçek bir buluşma yaşanmadı. Ama Seema, yeni bir ikon yaratmayı başardı.
Final Bölümü Neden Bu Kadar Eleştirildi?
Finalin Şükran Günü teması, genellikle Amerikan dizilerinde duygusal çözülmelerin yaşandığı bölümlerle anılır. Ancak burada işler beklendiği gibi gitmedi. Carrie, günü Miranda’nın evinde geçirirken ortam adeta karmakarışık bir komediye döndü. Miranda’nın torun haberi karşısındaki tepkisi, sevgilisi Joy’un köpeğinin ameliyatıyla birleşince, ev bir anda absürt karakterlerin buluşma noktasına dönüştü. Ve gecenin finalinde yaşanan klozet taşması ve dışkı faciası, birçok izleyici için bardağı taşıran son damla oldu. Bu gerçekten de koca bir serinin vedası mıydı?
Carrie’nin Yalnızlığıyla Barışması Sahici Miydi?
Carrie’nin restoran sahnesinde karşısına pelüş bir oyuncak bırakılmasıyla başlayan yalnızlık hissi, finalde kendi evinde Barry White şarkısıyla topuklu ayakkabılar içinde yalnız dans etmesine kadar uzanıyor. Bu sahne, Sex and the City’nin finalindeki ünlü “en önemli ilişki kendinle olan” repliğine gönderme yapmak istese de, o derinliği ve inandırıcılığı sunamadı. Carrie’nin yazdığı roman, “Kadın yalnız olmadığını fark eder – o sadece kendi başınadır” cümlesiyle bitti. Duygusaldı, ama geçmiş bölümlerle çelişkiliydi.
Daha Parlak Bir Final Hak Etmiyor Muyduk?
Dizinin finali, sanki tüm karakterler bir anesteziden uyanır gibi gerçeklikle yüzleştikleri bir kabusa dönüştü. Oysa bu evren, daha parlak, daha çılgın, daha kamp bir kapanışı çoktan hak etmişti. Che Diaz’ın geri dönmemiş olması ise tek teselli olabilir.