İklim krizinin derinleşmesi, devlet kurumlarına duyulan güvenin sarsılması ve toplumsal kırılganlıkların artmasıyla birlikte, ABD’de “prepping” kültürü sadece sağ kesimin tekelinden çıkıyor. Geleneksel olarak sağcı silahseverlerle özdeşleştirilen bu hareket, artık liberal çevrelerde de yaygınlaşıyor. Ancak yöntemler ve beklentiler, alışılmış prepper imajından oldukça farklı.
Sağcı Prepper Geleneği: Silah ve İzolasyon
Prepping, ABD’de 1950’lerden bu yana süregelen bir kültür. Soğuk Savaş döneminde nükleer savaş korkusuyla başlayan bu akım, 1990’larda milis hareketleri ve sağcı aşırılıklarla anılır hale geldi. Prepping’in merkezinde bireysel savunma, silahlanma ve izole yaşam alanları oluşturma fikri vardı.
2000’li yıllarda 11 Eylül saldırıları ve Katrina Kasırgası gibi olaylar, devlet kurumlarına olan güveni daha da zayıflattı ve “devlete güvenmek aptallıktır” fikrini güçlendirdi. Bu süreçte prepping, ana akım kültüre televizyon programları ve sosyal medya aracılığıyla da yayıldı.
Yeni Nesil: Solun Felaket Hazırlıkları
Ancak artık prepping sahnesi sadece sağcılara ait değil. Araştırmalara göre preppers’ların yaklaşık %15’ini liberaller oluşturuyor ve bu oran hızla artıyor. Özellikle Donald Trump’ın yeniden seçilmesi ve iklim krizinin etkilerinin daha görünür hale gelmesiyle liberal kesimde kaygılar derinleşti.
Liberal preppers, sağcı muadillerinin aksine felaketlere bireysel değil kolektif çözümlerle hazırlanıyor. Silah ve mühimmat yerine; su, gıda, tıbbi malzeme ve özellikle dayanıklı topluluk yapıları oluşturmak ön planda.
İklim Krizi ve Ağ Etkisi: Yeni Bir Tehdit Algısı
Liberal preppers’ın tehdit algısı da farklı. Sağcılar genellikle iç savaş, hükümet darbesi veya toplumsal isyan senaryolarına odaklanırken, sol kesim daha çok iklim çöküşü, gıda zincirinin kırılması, altyapıların çökmesi gibi uzun süreli, sistemik felaketlere hazırlanıyor.
Bu yaklaşımın önemli isimlerinden biri olan “foresight danışmanı” Alex Steffen, iklim değişikliğinin kaçınılmaz etkileri konusunda uyarıyor:
“Her ev, her şehir, her altyapı parçası artık eski dünyanın şartlarına göre inşa edildi. Bugün yaşadığımız dünya, o dünya değil.”
Steffen, bireysel izolasyon yerine ‘ağ etkisi’ oluşturmayı savunuyor: Topluluklar, dayanışma ağları ve ortak kaynak kullanımı yoluyla krizlere daha dayanıklı hale gelebilir.
Sağ Kalmanın Anahtarı: Topluluk ve Dayanışma
Uzmanlar, bireysel kurtuluş planlarının yeterli olmayacağını vurguluyor. Cramming for the Apocalypse adlı podcast’in sunucusu Elizabeth Doerr’e göre:
“Bir felaketten sonra hayatta kalmak, komşularınızla olan ilişkinize bağlı. Sizi görmediklerinde gelip sizi kontrol edecek birilerinin olması hayat kurtarır.”
Bu nedenle liberal preppers, yalnızca fiziksel dayanıklılığı değil, aynı zamanda duygusal dayanıklılığı da önemsiyor. Collapse Club gibi oluşumlar, insanlar için felaket korkusunu konuşabilecekleri ve duygusal hazırlık yapabilecekleri platformlar sunuyor.
Şehirde Kalmak Mı, Kaçmak Mı?
Geleneksel prepping anlayışı “kırsala kaçış”ı önerirken, sol görüşlü prepping savunucuları aksine şehirlerin daha güvenli olabileceğini söylüyor.
Büyük şehirlerde altyapı onarımı için daha fazla kaynak bulunabileceği ve dayanışmanın daha hızlı kurulabileceği belirtiliyor.
Steffen’e göre, yaşanacak büyük göç dalgaları da önümüzdeki yılların kaçınılmaz gerçeklerinden biri olacak. Bu nedenle bireylerin hem yerel topluluklarla bağ kurmaları hem de gerektiğinde daha güvenli bölgelere göç edebilme esnekliğine sahip olmaları önem taşıyor.
Hayatta Kalmak Değil, İnsanca Kalmak
Yeni nesil prepping anlayışı, sadece fiziksel hayatta kalmayı değil, insani değerleri koruyarak yaşamak fikrine dayanıyor.
David Baum’un öncülük ettiği Collapse Club gibi topluluklar, felaket sonrası dünyada empati, yardımlaşma ve ruhsal dengeyi sürdürmenin yollarını araştırıyor.
Bu yaklaşımı benimseyenler için hedef; sadece varlığını sürdürmek değil, doğayla uyumlu, dayanışma odaklı bir yaşam biçimi kurmak.
Yeni Bir Prepping Çağı Başlıyor
Amerikan prepping kültürü artık sadece sağcı silah koleksiyoncularının hobisi değil.
İklim krizi, devletlerin kapasite kaybı ve toplumsal kutuplaşmanın etkisiyle, liberal kesim de hazırlık yapmaya başladı.
Ancak solun yaklaşımı; bireysel savunma yerine kolektif direniş, topluluk inşası ve duygusal dayanıklılık üzerine kurulu.
Geleceği kurtarmak mümkün olmasa da, daha dayanıklı ve insanca bir yaşam inşa etmek hâlâ elimizde.
Kaynak: The Guardian