Gazeteci ve yazar Ahmet Altan, konuk olduğu Fransız televizyon kanalı France TV’de yaptığı açıklamalarla hem Türkiye’deki hukuksuzluk atmosferine hem de yaratıcı yazarlığın içsel gücüne dikkat çekti. 4 yıl 7 ay Silivri Cezaevi’nde tutuklu kalan Altan, “Korkularla yaşayamam ama konuşmadığın için susuyorsan, kendine görünmeyen bir hapishane inşa etmişsindir” sözleriyle ses getirdi.
“Hukuksuzluk Rutubet Gibidir, Uzağındayım Diye Aldırmazsan Her Yeri Sarar”
Altan, hukukun sistematik biçimde çiğnendiği bir ülkede yaşandığını ifade ederken, hukuksuzluğu ‘rutubet’ metaforuyla şöyle tanımladı:
“Hukuksuzluk bir köşede başlıyorsa, sen ona ‘ben uzağım’ diyorsan, o her tarafı sarar. Bugün ilk kez çok büyük bir kitle, doğrudan hukuksuzlukla yüzleşti. Bu yüzden de sokaklara çıkıp hukuk istiyorlar. Bu, Türkiye adına çok önemli bir gelişme.”
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasına karşı gösterilen tepkilere de değinen Altan, özellikle gençlerin milyonlar halinde sokağa çıkmasının, ülkede yeni bir farkındalık düzeyine işaret ettiğini vurguladı.
“Türkiye Mayın Tarlası Gibi Bir Yer, Ama Korkuyla Yaşayamam”
Altan, Türkiye’yi “mayın tarlasına” benzeterek, burada yaşayan insanların sürekli bir risk ve tehdit hissiyle karşı karşıya olduğunu belirtti:
“Türkiye risklerle dolu bir yer. Nereye bastığını bilemezsin. Ama ben korkuyla yaşayamam. Eğer korktuğun için susuyorsan, o zaman zincirlerini kendi ellerinle takmışsın demektir.”
“Hapishane Dört Duvar Değil, Yazı Beni Kurtardı”
Altan, hapishane günlerinde yazının onu nasıl özgürleştirdiğini şu cümlelerle aktardı:
“Hücrenin içindesin, seni nereye koyacaklarına onlar karar verebilir ama nasıl duracağına sen karar verirsin. Yazı beni oradan kurtardı. Yazdıklarım dünyayı dolaştı, insanlar okudu. Hapishanenin duvarları yazıya karşı koyamadı.”
“Yazarlık Yalnızlık, Delilik ve Direniştir”
Edebiyatı bir “mucize” ve “hediye” olarak tanımlayan Altan, yazarlığı ise şöyle tarif etti:
“Yazarlık çok iyi insanların yapacağı bir iş değildir. İçinde yalnızlık, biraz delilik, biraz kötülük ve iyilik vardır. Saatlerce, yıllarca bir odada oturmayı göze alabilmelisin. Bu, kolektif bir iş değil; derin bir yalnızlık mesleği.”
Ayrıca edebiyatın ulusal sınırlardan bağımsız olduğunu, Tolstoy’un ya da Homeros’un bir ülkeye ait olmadığını, yazının evrensel olduğunu vurguladı:
“Fransa bana yabancı değil. Tolstoy sadece bir Rus değil, yazardır. Hepimiz okuyucuyuz. Edebiyat kalır.”
“Türkiye Hiçbir Zaman Gerçek Demokrasi Yaşamadı”
Altan, hem kendi hayatında hem ailesinin geçmişinde defalarca hukuksuzluğa uğradığını anlatarak, Türkiye’nin demokrasi ve hukukla hiçbir zaman tam anlamıyla buluşmadığını dile getirdi:
“50 yıl önce babamın, sonra benim ve kardeşimin hapse girmesi bunu gösteriyor. Türkiye’de yazar olmak her zaman tehlikeliydi. Ben küçükken babam her sabah mahkemeye giderdi. Ben herkesin babası mahkemeye gidiyor sanırdım.”