Financial Times yazarı Katie Martin, 2026’ya yaklaşırken küresel piyasaların sanıldığından çok daha kırılgan bir zeminde ilerlediğine dikkat çekiyor. Martin’e göre 2025 yılı boyunca yatırımcıların neredeyse koşulsuz biçimde sarıldığı yapay zekâ teması, piyasalarda sağlıklı bir büyümeden çok, tehlikeli bir yoğunlaşmaya işaret ediyor.
Büyük teknoloji şirketlerinin devasa altyapı yatırımları, güçlü bilançoları ve agresif büyüme söylemleri hisse senetlerini yukarı taşımış olsa da, Financial Times bu yükselişin kalıcı olduğuna dair güçlü kanıtlar bulunmadığını vurguluyor. Aksine, aynı tema etrafında sıkışan piyasaların, küçük bir hayal kırıklığında bile sert dalgalanmalara açık hale geldiği ifade ediliyor.
Martin’e göre asıl risk, yatırımcıların bu yükselişi “kaçırılmaması gereken bir fırsat” olarak görmesi ve alternatif senaryoları tamamen göz ardı etmesi. Çünkü piyasalarda coşku arttıkça, temkin azalıyor.
Teknoloji Devlerinin Hakimiyeti Ne Kadar Sürdürülebilir?
Financial Times analizinde öne çıkan bir diğer kritik soru ise şu: Bugünün kazananları, yarının da kazananı olmak zorunda mı?
Nvidia, Alphabet ve diğer ABD merkezli teknoloji devleri, bugün yapay zekâ ekosisteminin merkezinde yer alıyor. Ancak Çin’in DeepSeek gibi hamlelerle bu alandaki farkı kapatma ihtimali, rekabetin yönünü hızla değiştirebilir. Martin, yatırımcıların bu olasılığı yeterince fiyatlamadığını savunuyor.
Özellikle Nvidia’nın tek başına 4 trilyon doları aşan piyasa değeri, olası bir düzeltme durumunda tüm piyasayı etkileyebilecek büyüklükte. Böyle bir senaryoda, yatırımcıların “güvenli liman” olarak gördüğü alanların da aynı değer zincirine bağlı olduğu gerçeği, riskten kaçışı neredeyse imkânsız hale getirebilir.
Sahte Çeşitlendirme: Enerji ve Altyapı Gerçekten Güvenli mi?
Martin, BlackRock’ın 2026 görünüm raporuna atıf yaparak önemli bir yanılgıya dikkat çekiyor. Birçok yatırımcı, teknoloji hisselerinden uzaklaşıp enerji altyapısı veya veri merkezi yatırımlarına yönelerek risk dağıttığını düşünüyor. Ancak bu sektörlerin de doğrudan yapay zekâ yatırımlarına bağlı olduğunu vurguluyor.
Başka bir deyişle, yapay zekâ temasında yaşanacak bir sarsıntı, yalnızca teknoloji hisselerini değil; enerji, altyapı ve donanım zincirinin tamamını etkileyebilir. Financial Times’a göre bu durum, piyasaların sandığından çok daha dar bir temele dayandığını gösteriyor.
Enflasyon Geri Dönerse Fed Ne Yapacak?
2026 için ikinci büyük tehdit ise enflasyon. ABD’de enflasyonun hâlâ yüzde 3 civarında seyretmesi, hedeflerin üzerinde kalmaya devam ettiğini gösteriyor. Buna rağmen piyasalar, faiz indirimlerinin süreceği varsayımıyla pozisyon almış durumda.
Katie Martin, bu beklentinin son derece kırılgan olduğunu savunuyor. Gümrük tarifeleri, küresel ticaretteki belirsizlikler ve yapay zekâ yatırımlarının maliyet baskısı, yeni bir enflasyon dalgasını tetikleyebilir. Böyle bir durumda Fed’in faiz artırması hisse senetleri üzerinde ciddi baskı yaratabilir.
Faizlerin sabit kalması ya da indirimlerin sürmesi ise bu kez tahvil piyasası ve dolar için yeni riskler doğurabilir. Avustralya ve Norveç gibi ülkelerin faiz indirimlerinden geri adım atması, ABD için de benzer bir senaryonun masada olduğunu gösteriyor.
Kripto ve Japonya Kaynaklı Sessiz Tehlikeler
Financial Times analizinde daha az konuşulan ama etkisi büyük olabilecek riskler de yer alıyor. Bunlardan ilki kripto piyasası. Olası bir kripto çöküşünün, özellikle borsayı ayakta tutan bireysel yatırımcılar üzerinde ciddi bir güven kaybı yaratabileceği belirtiliyor.
Daha da önemlisi, sabit coin’lerin elinde tuttuğu yüksek miktardaki devlet tahvilleri. Böyle bir şok dalgası, merkez bankalarının doğrudan müdahalesini bile gerektirebilir.
Bir diğer önemli risk ise Japonya kaynaklı. Japon tahvil getirilerindeki yükseliş, yerel yatırımcıları sermayelerini ülke içinde tutmaya teşvik edebilir. Bu da küresel piyasalarda likiditeyi daraltarak beklenmedik sonuçlar doğurabilir.
Küçük Bir Hata, Büyük Bir Dalga Yaratabilir
Financial Times yazarı Katie Martin, piyasaların bugün en büyük sorununun risklerin yeterince ciddiye alınmaması olduğunu söylüyor. İyimserliğin hâkim olduğu bu ortamda, yapılacak küçük bir politika hatası ya da beklenmedik bir gelişme, 2026’da sert ve sancılı dalgalanmalara yol açabilir.
Martin’e göre asıl tehlike, yatırımcıların “bu kez farklı” yanılgısına kapılması. Çünkü tarih, aşırı güvenin bedelinin her zaman ağır olduğunu defalarca gösterdi.
