Anthony Bourdain, çoğumuzun zihninde Parts Unknown ve No Reservations gibi programlarla hafızalara kazınan, sokak aralarına dalıp sıra dışı sofralara konuk olan bir gezgin-aşçı figürü. Ancak Bourdain kendini her şeyden önce bir yazar olarak görüyordu. Gençliğinde Beat kuşağına, yeraltı edebiyatına ve gazeteciliğin sınır tanımaz üslubuna tutkundu. İşte tam bu nedenle The Anthony Bourdain Reader, ekrandaki cezbedici anlatıcının ötesindeki kalemi, yani kelimeyle kurduğu dünyayı öne çıkarıyor.
- Dağınık Ama Cazibeli Bir Külliyat: Derlemenin Çerçevesi
- Kitchen Confidential’dan Sonra: Dünyayı ve Kendini Yazmak
- Kurmaca ve Gerçek: Neyi Daha İyi Yazdı?
- Polemiklerin Gölgesi: Keskin Dilin Bedeli
- En Güzel Satırlar: Aile, Hatıra, Şefkat
- Editoryal Riskin Getirisi: Tutarsızlık mı, Bütünlük mü?
- Okunacak Bourdain Hangisi?
Dağınık Ama Cazibeli Bir Külliyat: Derlemenin Çerçevesi
Ajanı Kimberly Witherspoon tarafından hazırlanan The Anthony Bourdain Reader, yalnızca çok satan kitaplardaki parçalara yaslanmıyor; el yazısı öyküler, tamamlanmamış roman bölümleri, “Another Pointless Journalistic Play” gibi melez metinler ve hatta tuhaf, grotesk ayrıntılarla dolu çizgi anlatılar da var. Bu baştan uca editoryal yaklaşım kimi okur için dağınık bulunabilir; fakat Bourdain’in merakının sınırsızlığını ve zihninin kıvrımlarını dürüstçe sergiliyor. The New Yorker’ın yıllar önce onu “yıldız değil, bir nebula” diye nitelemesi, bu derlemede somutlaşıyor: Parlak, geniş, ama bazen biçimsiz.
Kitchen Confidential’dan Sonra: Dünyayı ve Kendini Yazmak
Bourdain’in edebi kırılma anı kuşkusuz Kitchen Confidential. New York restoranlarının arka odalarını, ter ve metal kokusunu, kaynayan sosların arkasındaki sınıfsal gerilimi anlatan bu kitap, hem bir itiraf hem de bir yas metniydi. Şehrin giderek “pastörize” edilmesine karşı çiğ ve sarsıcı bir ses sundu. Derlemede Kitchen Confidential’dan izler, o eski öfkenin ve mizahın yankıları var; fakat yazarın gözü bu kez yalnızca mutfağın “kan, organ, acımasızlık ve çürüme”ye yakın hakikatine değil, emeğe de odaklanıyor. Bourdain yıllar sonra bile, nerede olursa olsun, orta sınıf vitrinin ardındaki mutfak işçilerine yakın duruyor.
Kurmaca ve Gerçek: Neyi Daha İyi Yazdı?
Derlemede yer alan kurmaca metinler, Bourdain’in gazeteci-gezgin üslubundaki canlılık ve ritmi her zaman yakalayamıyor. Buna karşılık, sahaya indiğinde yazdığı denemeler sensoriyel bir güç taşıyor: Kimi zaman kaynamış yarasa tadını “motor yağıyla soslanmış iç lastik”e benzeten imgeler; kimi zamansa bir çiftlikte domuz kesimini izlerken diş dolgularına kadar sızan çığlıklar. Bourdain’in bu sert gerçekçilikle yeme-içme pornografisi arasındaki çizgide dolaştığı anlar da var; derleme, bu ikilemi saklamıyor, aksine sorgulatıyor.
Polemiklerin Gölgesi: Keskin Dilin Bedeli
Bourdain’in kavgacı tarafı da eksiksiz: veganlara ya da kimyasal karşıtı aktivistlere yönelen çıkışları kimi okur için “liberter şov”a dönüşebiliyor. Öte yandan Kissinger eleştirisindeki siyasal keskinlik, okuru yeniden yanına çekiyor: Kamboçya’nın hayaleti, nori ruloları eşliğinde dolaşan bir diplomasi masasında tekrar beliriyor. Bu gelgit, Bourdain’i tek bir etikete sığdırmayan şey: yanılabilen ama vazgeçmeyen bir anlatıcı.
En Güzel Satırlar: Aile, Hatıra, Şefkat
Derlemenin en parlak sayfaları, Bourdain’in aile yazıları. Kardeşiyle Fransa’nın La Teste-de-Buch kıyılarında geçen tatilleri anlatırken kullandığı ölçülü duygu, beş yaşındaki kızının Pecorino ve anchovy tadına bakışındaki sevinç, onun sadece sert ve hızlı bir anlatıcı olmadığını fısıldıyor. Bourdain buralarda “yemek yazarı” olmaktan çıkıp “yemeğin çalışması”nı yazan bir gözlemciye dönüşüyor; yani tezgâhın başında yaşlanmanın, diz ve bel ağrısının, hijyenin rutine yenildiği anların kronikçisine. Typhoid Mary (Mary Mallon) savunusu, bu sınıfsal duyarlığın tarihî bir örneği.
Editoryal Riskin Getirisi: Tutarsızlık mı, Bütünlük mü?
The Anthony Bourdain Reader, yekpare bir “en iyiler” albümü değil; kimi sayfalar baş döndürücü, kimileriyse ham. Fakat tam da bu dalgalı ritim, Bourdain’in ruh hâline, yani bitmeyen yer değiştirme ve hikâye arama dürtüsüne denk düşüyor. HarperCollins döneminden yayınevine, Parts Unknown’daki gece yarısı sohbetlere kadar her durakta aynı soru çınlıyor: Anthony Bourdain neyi arıyordu? Derleme, kesin yanıtı vermez; ama arayışın ses kaydını tutar.
Okunacak Bourdain Hangisi?
Bourdain yıllar sonra büyük olasılıkla bir “yemek yazarı” olarak değil, mutfak emeğinin tarihçisi olarak okunacak. The Anthony Bourdain Reader, bu okumanın giriş kapısı: Düzensiz ama dürüst, gösterişli ama yara bere içinde. Eğer Bourdain’i yalnızca ekranın parıltısıyla anımsıyorsanız, bu derleme kaleminin tuzunu da tatmanızı öneriyor; çünkü orada acı, tuz ve demir tadı birbirine karışıyor.
